Olayların sosyolojisine mi, yoksa siyasal tetikçilerine mi bakalım, diye itişip kakışırken...
Galiba...
O hengâmede...
Çok değerli bir sosyologu güncelin baskısı ve zamanın ruhuna kurban verdik!
"Modern Mahrem"in, "Melez Desenler"in, okumazsak Demirelli, Erbakanlı bir dönemin dinamiklerini anlayamayacağımızı düşündüğüm "Mühendisler ve İdeoloji"nin ve daha birçok eserin müellifinden...
Nilüfer Göle'den söz ediyorum
***
Gezi olayları sırasında T24 sitesinde
Göle'nin olup bitenleri yorumlayan yazıları çıktı.
Gözler heyecanla bu yazıların üzerine çevrildi tabii.
Peki sonuçta ortaya ne çıktı, derseniz...
Göle'nin Taliban için bile sakındığı şeyi birdenbire Türkiye için yaptığını gördük; "
yobazlık" kavramını tekrar devreye soktu ve bunun sosyolojik bir değişken olduğuna inanmamızı istedi.
Yetmedi!
Taksim'deki "
Duran adam"ın tıpkı bir zamanların başörtüsü eylemcileri gibi "
toplumsal muhayyile"ye dayandığını iddia edecek kadar uçtu!
Göle belli ki, "
görünme" meselesine fena takılmış!
O kadar ki, "örtünme"yi de, "durma"yı da sadece bir "
gövde dili"ne indirgedi.
Kentlerin bir "tiyatro sahnesi" olduğu vurgusu ilginçti.
Tabii sonuçta onun baktığı yerden bakınca,
Kemalistler de muhafazakârlar da, bir türlü "
yaşayan" insanlar olamıyordu.
Şu çok net:
Sahnenin arkasına geçemiyor Göle!
(Göle'nin "başörtülüler" ile ilgili vahim ve fazla "beyaz" yanlışlarını Zaman'daki harika yazılarıyla Leyla İpekçi apaçık biçimde ortaya koydu. Meraklısı okumalı.)
***
Toplumsal dinamiklerden, Gezi'nin dayandığı zeminden hiç söz etmeyen
Göle'nin
meydan ve sokak karşıtlığı üzerine kurduğu tezleri de problemli.
"
Sokak hareketine katılan yüzünü lidere döner" diyor Göle.
Meydanı ise "
tıpkı Meclis gibi demokrasinin vazgeçilmez mekânı" olarak görüyor.
Sokağı ve sokaktaki kalabalıkları iktidar yanlısı olmakla aşağılıyor; meydanı (Gezi ve Taksim'i) dolduranları ise "
kamusal sahne"nin aktörleri olarak selamlıyor.
Tahrir'in güncelliği bir yana...
Asıl özgürlük ruhuyla dolu olan; kaçak, sivil ve fırlama olan sokak değil miydi? Ciltler dolusu Batı literatürü bunu anlatmıyor mu? Neden sokak birden tu kaka oldu?
İktidar ayinlerine yataklık edişi ve yüksek disipliniyle geçen yüzyıla damga vuran Batı kentlerinin meydanı şimdi hangi eli çabuklukla sivil ve özgürlükçü oluverdi?
Son sözüm şu:
Bu sosyoloji değil, yapma güzel!
Bu
en makrosundan siyaset!