Geçim gailesi, statü endişesi, "böyle gelmiş böyle gider" inancı, sevilme şehveti... Adına "hayat" dediğimiz bir hapishane kurmuşuz!
O yüzden kimseye "niye inandığın gibi yaşamıyorsun?" diye kızılamaz. Bu hapishaneden kaçıp kurtulması zor çünkü!
Çok zor! Ama yaşadığımız gibi inanmak zorunda mıyız? Hiç değilse, bunu yapmasak!
***
Bir süredir etrafım hayvanlarla çevrili... Kediler, köpekler, ısrarla penceremin çevresine petekler inşa eden arılar, artık arkadaş olduğumuz baykuş, geceleri solunum yetmezliği çeken bir hasta gibi iç çeken yarasalar, evi terk etmeye asla yanaşmayan ve sonunda ad koymak durumunda kaldığımız örümcekler... Onlara baktıkça
Elias Canetti'nin şu sözü geliyor aklıma:
"
Hayvanların biz insanlara karşı ayaklanamayacak olmasına hayıflanıyorum."
***
Sevildiğinden asla emin olamamak... Var olamamak!
***
Sevildiğinden asla emin olamamak... Ürkek hınç! Huzursuz şehvet!
***
Gün her seferinde beklenmedik bir lütuf gibi doğuyor. Ya akşamlar?..
"
Akşamlar alışkanlıkla geliyor." (Christian Bobin)
***
Güzelim dizeleri bozuk para gibi harcadık!
Çok uzun bir zamandır "
Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine" yaşamak istemiyorum. Bütün istediğim
insan gibi yaşamak!
***
Ağaçları dallarına bakarak sevebilirsin ama ağaçları anlamak için köklerini bilmelisin.
Ağaç bir denge durumudur. Toprağın üzerindeki ne kadar dal budak sararsa, toprağın altındaki kökleri de o kadar yayılır. Bu denge kaybolduğunda ağaç yıkılır. Fakat
modern düşünce ağaç üzerine odaklanırken yukarıdan bakar.
Köklerini görmez ve görmemizi istemez. Manidardır!
***
Kaygılıymışlar... İlan ettiler.
Hak veriyorum.
Ben de kaygılıyım. Ama ilan metninde adı geçenlerin bazılarını tanıyorum.
Fobikler! İslamofobik, ayrımcı, ulusalcı... Bir çoğu toplumun belli bir kesimine karşı yarı açık, yarı örtülü
nefret besliyor. Hani sormak istiyorum;
"Kaygı" bambaşka bir şey değil mi arkadaşlar?
***
İkide bir "
insanın kendisiyle barışık olması"ndan söz edenler, biraz da insanın akıp geçen zamanla barışıp barışamayacağını sorgulasalar ya! Asıl mesele orada!
***
"Kendimle barıştım" diyor. Hafiften böbürlenerek... "Eyvah!" diyorum gülerek; "
şimdi etrafınla savaşmaya başlarsın!"
***
Eğlenceye bel bağlayan yanılır; dost olan
neşedir, eğlence değil.
***
Eğlence yalan söyler,
neşedir doğruyu söyleyen.
***
"
Ben mutluluğumu tırnaklarımla kazıyarak elde ettim" dedi bir arkadaşım.
Durdum bir an. Sonra "tırnaklarının acısına rağmen mi?" diye sordum; "inan bana, değmez!"