Diktiğimiz melisalar gelecek yaza kalacak mı, diye sorarak bitirmişim bir yazımı...
Geçen sonbaharın başıydı. Başlığını da "Toprakla iki saat" diye atmışım.
O günden bugüne toprakla haşır neşir olduğum saatler arttı. Artık avuçlarım da nasır tutmuyor.
Anlıyorum ki, bitkilerle aramızdaki bağın bir eşi benzeri yok! Her şeyi kitabına uygun yapsanız da, sonucu onlar belirliyor.
Bir akşamüstü su verirken "iyi misin, her şey yolunda mı?" diye soruyorsunuz ortancalara...
Cevap haftalar sonra geliyor. Bir sabah yaprakları dipdiri olmuş, çiçek vermiş, öyle gülüyor sanki yüzünüze.
O melisalar var ya mesela, artık yoklar. Tutmadılar.
"Sevmek beklemektir" derler. Her an o sınavdan çakabilirsiniz! İşleri daha sabırlı birine veya bir bahçıvana bırakıp kaçabilirsiniz ya da kayıtsızlık iki haftada kurutuverir her şeyi.
***
Çiçeklerle, ağaçlarla, toprakla uğraşırken her seferinde şu gerçekle de yüzleşiyorum.
Biz şehirli erkekler ister dönüm dönüm, ister bir saksıda olsun toprağın dünyasından fena kopmuşuz.
Dünyaya çok
rasyonel veya
şiirsel bir gözlükten bakıyor olmamız sonucu değiştirmiyor.
Toprak bizim için hoş bir peyzaj.
Evlerde de öyle. "
Bizim hanımın saksıları" haleti ruhiyesi geçerli hepimizde.
Kendimde fark ediyorum. Gencecik bir kadının bile toprağa yaklaşırken içini dolduran
o güzelim şefkat ve sabır bende var mı, hiç emin değilim.
Her alanda "
iş bitirici" hedefler aramakla toprağı sevmek ve ilgilenmek ne kadar farklı!
Bunu öğrenmek epey zaman alıyor.
***
Nereden nereye diyeceksiniz ama...
Biliyor musunuz ki, toprağın büyüğü de, küçüğü de "
benden ne bekliyorsun?" diye değil, "
sen nasıl yaşamayı istiyorsun?" diye soruyor insana.
"
Dan!" diye yüzünüze vuran bir tokat bu! Çok ayrıştırıcı bir şey! Cesaret kırıcı!
Hani şu içleri maden çukurlarıyla dolan ormanlar, turizm yapılaşmasına açılan yeşil alanlar,
şehir merkezindeki kaybolup giden parklar konusu mesela.
Bu konularda ne söylersek söyleyelim...
Siyasal karar vericilerle kitlelerin acil çıkarlarının çoğu zaman aynı noktada birleştiğini görmezden gelemeyiz. İkiyüzlülük olur.
Her ikisi de "
hızlı kalkınma" istiyor. Gelişme, üretim, istihdam, para istiyor.
Oysa ağaçların, ormanların, toprağın kalkınmayla falan arası iyi değildir! "
İş bitirmek" insanlık tarihi boyunca hep tabiatın "
işinin bitirilmesi" anlamına gelmiştir.
Bu çelişkiyi yine siyasal-sosyal yoldan çözmemiz gerekiyor. Gerisi kendimizi aldatmaca!