Anlamak için acı çekmeyi göze almak gerekir. Bazen bu cesareti gösteremeyiz ve...
Anlayamayız.
***
İstenmek güzeldir... Ya
istemek? Çoğu zaman çıldırtıcı bir dürtüdür! O yüzden "
vazgeçmek" akılcı bir zaferdir.
***
Limon ağacına baka baka gerçeği anladım. Ben bir
limon ağacım olsun istemiyorum. Ben
limon ağacı olmak istiyorum.
***
İnsan yorulur. Dinlenmek için yaptıklarından bile...
***
Ten dediğimiz şeyin aslında
ruhun dış çeperinden başka bir şey olmadığını kanıtlayan kadınlar... Ah! Dokununca kızaran, bastırınca moraran, okşayınca uysallaşan ruh!
***
Yol illüzyonisttir. İnsanın içini hiç yeri yokken tatlı ve inandırıcı bir özgürlük duygusuyla doldurur
***
Her aşkın bir
"coğrafya"sı vardır. Bu hiçbir zaman geniş bir toprak parçası, bir ülke değildir. Bazen bir şehirdir, bazen bir mahalle, bazen bir kafe... Ama çoğu zaman daha da küçük bir alanda ikamet eder aşk! Salonda, televizyon karşısında duran bir kanepede mesela... Oracıkta büyür, gelişir aşk; oracıkta solup yok olur.
***
Aşk öyle ya da böyle
aydınlığa çıkmak, bilinmek, görünmek ister. Fakat tam orada cinsellikle çatışır. Çünkü cinsellik hep
karanlıkta kalmayı tercih eder.
***
Varlıklılar için eğreti bir şeydir aşk! Düşünsenize, kalplerinden başka verecek ne çok şeyleri var!
***
Tebdili mekânda ferahlık vardır. Doğrudur. Ama arada sırada bir koltuğun azıcık yerinden oynatılmasına bile bozulan
kedilerimize de kulak vermeliyiz. Onlar da bir doğruya parmak basıyor olabilirler.
***
Durmaksızın değişenler de tıpkı hiç değişmeyenler gibi bağnazdır. Çünkü sorularına cevap aramaya değil, kendilerini haklı çıkarmaya odaklanırlar.
***
Astapova adlı küçük bir tren istasyonunda, istasyon şefinin odasında ölüm döşeğindeydi ihtiyar
Tolstoy!.. Son bir gayretle gözlerini açıp kızına ve hekime bakıp şunu söylemişti: "Yeryüzünde milyonlarca insan acı çekiyor. Siz niçin burada toplanmış yalnızca benimle ilgileniyorsunuz?"
(NOT: Bir tavan arası temizliği... Bu sefer 2007 yılında Vatan gazetesinde yayımlanmış Pazar Notları'mdan bazılarını seçip tekrar gözden geçirdim.)