Toplumsal zihnimizin içten içe nereye doğru dönüştüğünü anlamak mı istiyorsunuz?
Bunun belki en kestirme yolu rekabet alanlarına, özellikle de spora bakmaktır.
Bir takım düşünün...
Göğsünde ay yıldız bulunan! Milli Takım yani!
Bir takım düşünün...
Hepsi 23 yaş altında, gencecik sporculardan oluşsun. Ve 16 kişilik bu Milli Takım'ın bütün sporcularında aynı doping maddesi bulunsun.
Olacak şey mi?
Bu nasıl ipini koparmış bir rekabet ve başarı arayışıdır?
Aklınız alıyor mu!
***
23 Yaş Altı Halter Milli Takımı'ndan söz ediyorum.
Şimdi bir de
medya düşünün...
Bomboş teknik direktör konuşmaları, kulüp yöneticilerinin itişip kakışmaları ve Avrupa maçları arasında
doping haberine ya koyacak yer bulamayan ya da kıyıya köşeye sıkıştıran bir medya!
Neden böyle peki?
Çünkü
yenilgiden utanan ama hileden, şikeden, dopingden utanmayan insanlar olduk!
Çünkü "
Türk spor tarihinin utanç günü" manşeti "
Schalke kolay kura mı, zor kura mı?" haberinin yarısı kadar bile "
satmıyor!"
***
Bakıyorum...
Halter çevreleri yine "
komplo" lafları etmeye, yine
milliyetçi söylemlere sığınmaya başlamışlar.
Ama dün
içimi ferahlatan bir haber de aldım...
Ankara'dan...
Hem
Gençlik ve Spor Bakanlığı, hem de diğer ilgili merkezi kurumlar
halter sporunu halter çevrelerine bırakmama kararı almışlar.
"Yarışmalarda gerekirse sonuncu olalım ama tümüyle dopingsiz bir halter nesli ortaya çıkartalım" mantığıyla yeni bir süreç başlatılıyormuş.
Tabii malum, halter karışık ve karanlık bir dünya! Ya beceremezsek?
Ya başarı tutkusuyla doping hileciliği yine el ele verirse?
En tepeden gelen öneri "
2016'da bakarız, yine de olmuyorsa, halterin kapısını kapatırız"mış!
Doğru tutum!
Doping kaçınılmaz hale gelmişse, bu spor değildir. Bizim oradan
kaçınmamız gerekir!