"İçimde bir keyifsizlik var, hiç gitmiyor!" diyor.
Baksana, diyorum; "dışında" da her şey keyifsiz!
"Bu huzursuzluk beni öldürecek; aç değilim, açıkta değilim ama her şeyden endişe çıkartıyorum" diyor.
Kötü bir şey bu tabii! İşini gücünü yapmanı engelleyecek noktaya varmasına izin verme, diyerek uyarıyorum onu.
Belki bir uzmana görünmesinin yararlı olabileceğini söylüyorum.
Fakat bir an durduktan sonra şunu da eklemeden yapamıyorum...
Dünyada huzur yok, hayatta huzur yok, bizde nasıl olsun!
***
Günümüzde
maraz, illet gibi kavramlar çöpe atıldı.
Ya "
rahatsızlık" var artık, ya da "
bozukluk" denen hal!
Hastalık, artık bir tür "
uygunsuzluk" olarak tarif ediliyor. İdeal sağlık ölçülerine uygun düşmemek ve bir hekimden yardım istemek buna yetiyor.
Ama ideal sağlık ölçüleri nedir, diye sorsanız...
Her kafadan ayrı ses çıkıyor.
"
Rahatsızlık" mı? Diyelim ki, rahatsızız. Tamam!
Ama bunun "
rahat" hali ne?
Huzursuzluktan ölüyoruz. Tamam!
Ama bunun "
huzur" hali ne?
Uzmanlardan bunu bilen yok! Cevap diye orada burada gevelenenler ise pek bulanık!
***
Yalnız değiliz. Tek başımıza yaşamıyoruz.
Fakat ne zaman sıkıntılarımızla, dertlerimizle baş etmeye kalkışsak...
Sanki görünmez bir parmak havaya kalkıp "
sakın kendi dertlerinle başkalarının canını sıkma, sakın toplumu kendinle meşgul etme!" diye uyarıyor.
Çünkü Sanayi Devrimi'nden bu yana durum değişmedi: Sistemin işleyişi bizden daha değerli sayılıyor.
Her psikolojik sendelememiz "
beklenmedik bir arıza" gibi değerlendiriliyor.
Büyük bir
sosyal yalan bu!
Örnek bu ya...
Sürekli yüksek hız üzerine kurulu ve hep fırsatlara yetişmeyi hedefleyen bir kariyer düzeni düşünün...
Kişi böyle bir iş ortamında "
hiçbir şeye yetişemediği" duygusuna kapılır ve paniklerse, bunda şaşacak bir şey var mıdır?
"
Anksiyete bozukluğu" diye ad koysak ne olur, koymasak ne olur!
***
Modern ruhsal rahatsızlıklara yakından bakın...
Ne göreceksiniz?
Bütün odalarını pislik götüren, çatısı akan, borçtan kapandığı için suları akmayan bir evin salonunda her şey normalmiş gibi oturmaya çalışan insanları göreceksiniz.
O yüzden işte, diyorum ki...
Bazen psikoloji üzerine popüler kültür yalanlarını bir yana bırakıp,
Gelenek ne diyor, ona kulak vermemiz gerekiyor.
Kendi başımıza "
iyi" olamayız ama...
"
İyi insan" olabiliriz mesela!
"
Huzurlu" olamayız ama...
"
Huzura çıkmaya" hazırlanabiliriz!