Seviliyoruz, seviliyoruz, seviliyoruz ama sevinemiyoruz. Seviyoruz, seviyoruz, seviyoruz ama sevindiremiyoruz. Gerçekten sevgi mi bu?
***
"
Seni seviyorum"lar artık sadece "
beni sevmeni seviyorum" anlamına geliyor.
***
Hayallerin varsa, hayal kırıklıkların da olacak! Hiç kırılmamışlarsa, bu şanslı olduğunu göstermez, hesaba kitaba dayanan
projelerini hayal sandığını gösterir.
***
Umut, inançtır. İnsan umut eder, diler ve dua eder. Ama modern insan
"umut" duygusu ile "
Tanrı inancı" arasındaki binlerce yıllık bağı kopardı! Umut artık insanın "kendine güveni" ve muğlak bir gelecek hakkında hayaller kurması anlamına geliyor. Bir de
"umutsuzluk ve çaresizlik duygusu nasıl böyle yaygınlaştı?" diye soruyorlar. Şaşacak ne var! Bu durumda başka türlüsü mümkün olur muydu?
***
Nasıl tıp geliştikçe hastalıklar da çoğalıyor ve dallanıp budaklanıyorsa;
güvenlik sektörü büyüdükçe tehlike ve korku artıyor.
***
Yüksek sesli kahkahalar çoğu zaman
sesi kısılmış acıların maskesidir.
***
Bazılarının dokunduğu yerde gül biter.
Dikeniyle birlikte...
***
Göz görmez, dokunur da...
***
Toplum olarak kafayı tarihe taktık! Anlaşılır bir şey aslında. Çünkü az çok ortak bir tarih üzerinde uzlaşamayan toplumların ruhu bir türlü huzur bulamaz. O yüzden hiç durmadan tarihten konuşuyoruz, durmadan tarihi olayları tartışıyoruz. Fakat asıl ihtiyacımız "
tarih" değil, "
gelenek"ten konuşmak! Gelenek yani vahiy dinlerinin ve adalet duygusunun kurucu köklerini bir ders gibi yeni baştan çalışıp öğrenmenin zamanı geldi, geçiyor.
***
Herkes birbirine poz veriyor. İnsan içine çıkmak, kamera karşısına geçmek gibi bir şey oldu.
***
Bu kadar sık tartışıyor olmamız olup bitenleri sorgulayıp anlamak içindir, sanırdım. Meğer her yeni tartışma, eskisini unuttursun;
kavrayışımız körleşsin; zihnimiz yorulsun, diyeymiş.
(DİKKAT! Okuduğunuz notlar 2012'nin başından bu yana köşemde çıkan "Pazar Notları"mdan bazılarının gözden geçirilmiş ve yeniden yazılmış halleridir. Neden? Çünkü ara ara dönüp geriye bakmak gerekiyor!)