Neleri seviyorsun, diye soruyorum. Sıkılıyor. Duraksıyor. Kafası karışıyor. Nelerden nefret ediyorsun, dediğimde büyük bir coşkuyla saymaya başlıyor. Oysa yeni yetmelik çağı gerilerde kalalı çok olmuş!.. Çoğumuz böyleyiz. Dünyayı ve kendimizi korkularımız ve düşmanlıklarımız üzerinden tarif ediyoruz. "A, sen de mi benim gibi ondan nefret ediyorsun!" diyerek birbirimizi seviyoruz. Olmuyor tabii! Dünya böyle güzel ve sıcak bir yurt olmuyor bize, olamıyor!
***
Zihnimiz çoğu zaman
karanlık ve tozlu bir oda gibidir. Sonra an gelir;
biri içeri girer, perdeleri kaldırır, pencereyi açar. Oh, dünya varmış!
***
"
Kimim ben?" sorusunu çok önemsiyoruz. Sorunun cevabı da daha çok siyasalsosyal trendlere göre belirleniyor. Oysa geleneksel kültür bize çok daha derinlikli bir model önerir:
Ne gibisin? Ne gibi olmak istersin?.. Kaya gibi mi, su gibi mi, koca bir çınar gibi mi, karınca gibi misin? Düşünün,
Hz. Ali'yi ve
Hz. Hamza'yı "
Allah'ın aslanı" diye tarif ederken
Peygamberimiz, ne çok şey anlatıyordu! Piyasaya sürülmüş yalan yanlış "
kimlik"ler peşinde koşmaktansa, o kadim geleneğe geri dönsek çok şey netleşecek! Söyleyin, birinin
kimliğinden ve kimlerden olduğundan daha önemli değil mi, "
yılan" olup olmadığı?
***
Sürekli "
farkındalık"tan söz edenler, neden dünyada olup bitenlerin farkında değiller!
***
Bağlılık sevgidir,
bağımlılık ise yalnızlık korkusu!
***
Sosyal medyadakiler galiba kabaca ikiye ayrılıyor.
Fotoğrafçılar ve poz verenler...
***
1980'lerin sonlarından kalma bir defter. Sarı yapraklı. (Bodrum'da bir bakkaldan almıştım.) Bir sayfaya "mevsimler sözlüğü" diye bir şeyler karalamışım. Şöyle: "
BAHAR: Islak toprak kokusu. Erik. Sevgiliyi bekler gibi yazı beklemek. Bekleyişin sıkıntısı.
YAZ: Toz, ter, ten. Sevinç. Kavun kokusu. Kalabalık içinde yalnızlık. Saçların ve sırtların güzelliği.
SONBAHAR: Sarı ışık. Rüzgâr. Kendinle sevişmek. Kan.
KIŞ: Uyku. Gri ve ıspanak yeşili. Sinema. Sevgiliye ve alışmaya alışmak."
***
Defterin bir köşesinde de benim mi (el yazısı pek benimkine benzemiyor), yoksa başka birinin mi olduğunu çıkaramadığım şu not var: "
Cümleler bitmiyor. Fakat her cümlede birbirimizi bitiriyoruz!"