Kış nasıl da bitmek bilmiyor! Soğuk algınlığına yakalandığımız doğru değil. İtiraf edeyim, bizimki düpedüz alınganlık!
***
Aman dikkat! Unutkanlık ve unutabilmek çok farklı şeylerdir.
Unutkanlık bizi sersemleştirir. Oysa eğer huzur diye bir şey varsa, ancak
unutabilmekle mümkündür.
***
Seviyoruz, seviyoruz, seviyoruz ama bir türlü
sevinemiyoruz. Seviyoruz, seviyoruz, seviyoruz ama bir türlü
sevindiremiyoruz. Gerçekten sevgi mi bu?
***
Ne kadar az
sevinç var ve yerini belki tutar diye, ne kadar çok
şımarıklık! Ne kadar az
neşe var ve yerini belki tutar diye, ne kadar çok
eğlence!
***
Dünya hâlâ güzel! Ve belki hâlâ vaktim(iz) var bunu anlayıp yaşamaya! Daha önce de yazmış mıydım, bilmiyorum; ne zaman bunu düşünsem, Douglas Coupland'ın "Hey Nostradamus" adlı romanının son paragrafını hatırlarım: "Deniz kıyısında oturmuş masmavi gökyüzünü, yaban ördeklerini izliyorum. Köpeklere bakıyorum; hakikaten gülümsüyorlar. Dünya çok güzel ve biz insanlar henüz bunun bir parçası değiliz."
***
Gençliğimizde
dostluk sandığımız pek çok ilişkimizin aslında bir tür
yoldaşlık olduğunu sonra anlarız. Yol biter, yoldaşlık biter!
***
Gözleri çukura kaçmış, dudaklarının kenarında gelip geçmiş yılların izleri. Bugüne kadar ne yaptıysa, hepsinin boş olduğunu yeni fark etmiş biri gibi bakıyor. Soruyorum: "İyi misin?" Cevap bir hırıltı gibi çıkıyor dudaklarının arasından: "Artık
kendimi iyi hissetmek umurumda değil" diyor. "İstediğim ne biliyor musun? Mümkünse,
kendimi iyi biri gibi hissedebilmek!"
***
Kırk beş yıl boyunca tam bir karanlık içinde yaşamış, daha sonra geçirdiği ameliyatla gözleri açılmış bir adam düşünün... Ünlü nörolog Dr. Oliver Sacks'ın hastasının durumu buydu. Dünyayı, insanları, eşyaları ilk kez görmeye başlayan adama bir süre sonra sordu Dr. Sacks: En çok neyi sevdin, neden hoşlandın? "
Sarı renkli okul otobüslerini" dedi adam... Ah, şu renk!. Aynı anda hem coşku hem huzur! Güneşten bir parça sanki...
***
Laboratuvar ortamında çocuklardan renk skalasından bir renk seçmeleri istendiğinde her seferinde ilk tercihleri
sarı oluyormuş... Sakın sarışınların cazibesi de oradan kaynaklanıyor olmasın! Erkeklerin içindeki "çocuğa" hitap ediyorlardır belki de!
***
Anladım, büyük acılar bile
küçük insanlar kadar yakmıyor canımızı.