3 Şubat 2008'de Almanya'nın Ludwigshafen şehrinde yaşananları hatırlıyor musunuz? Sanmam.
Öyle yoğun bir gündem yaşıyoruz ki!
Değil üç yıl öncesi, üç gün öncesini hatırlamakta zorlanıyoruz. Ama Almanya'da yaşayan Türkler unutamıyor!
O gün şehirdeki bir binada yangın çıkmış, 9 Türk yanmış, 60 kişi yaralanmıştı.
Malum, bizim "kayıtsız şartsız Batı hayranı" zihin yapımız Avrupa'daki polis ve istihbarat çalışmalarına toz kondurmaz! Fakat yangının nedeni bir türlü anlaşılamamış, dosya kapatılmıştı.
Yangından önce binaya giren birini tarif eden küçük çocuklar psikolojik tedaviyle "yatıştırılmış", yangının "yabancı düşmanları" tarafından çıkartıldığını iddia eden çevreler ise sertçe uyarılmıştı.
***
Ludwigshafen dosyası tekrar açılıyor.
2006-2008 arasında
Türklere yönelik binalar ve camilerde çıkmış yangınlarla ilgili öteki dosyalar da açılacak.
Tabii
derin eller bir kez daha engellemezse!..
Çünkü on cinayetten ve bir dizi patlamadan sorumlu
Neo Nazi çetesinin evlerinde bulunan
belgeler ve dvd kayıtları bu kişilerin yangınlarla da
doğrudan ilişkili olduğunu apaçık biçimde ortaya koydu.
Geçen gün de yazdım ya...
İşin
"Neo-Nazi çetesi" tarafı aslında vitrindeki görüntü!
Vitrinden içerisi ise çok karanlık!
Bugün Alman yetkililerin de büyük bir mahcubiyetle itiraf etmeye başladığı gibi bir
"derin devlet" operasyonuyla karşı karşıyayız.
Irkçılar Avrupa'daki
Ergenekon benzeri örgütler tarafından kullanılıyor.
Biz de sabah akşam Neo-Nazi'lerden söz edip arkada
bu stratejiyi planlayanların hesaplarını gözden kaçırıyoruz.
***
Bir dakika!
Bu yangınların doğrudan bizim medyayı ilgilendiren bir yanı da var.
Völkingen ve Ludwigshafen yangınları sırasında
Hürriyet Avrupa'yı
Kerem Çalışkan yönetiyordu ve bu yangınlara gazetesinde çok sert tepki göstermişti.
Kerem Çalışkan şimdi yönettiği
Euroactive.com sitesinde kaleme aldığı bir yazıda o dönem
Hürriyet'in merkez yönetimiyle yaşadığı sıkıntıları anlattı ki, çok ilginç!
Bu yazıdan öğreniyoruz ki,
"Yak Bir Türk!" başlıklı yazısı nedeniyle Almanlar
Yiğit Bulut'u patrona şikâyet etmişler! Bunun üzerine
Ertuğrul Özkök'ün talimatıyla
Bulut'un
Hürriyet Avrupa'daki yazılarına son verilmiş.
Kerem Çalışkan soruyor: "
Ertuğrul Özkök'ün şimdi Yiğit Bulut'a bir özür borcu yok mu?"
Bana sorarsanız,
Yeni Yüzyıl günlerinde kader ortaklığı yaptığımız günlerden iyi tanıdığım
Kerem kibar davranıp kendini devreye sokmamış!
Çünkü enerjik yayıncılık anlayışı ve başarısına rağmen bu olaylardan bir süre sonra
Kerem de
Hürriyet Avrupa'nın başından uzaklaştırılmıştı.
Sakın
Alman makamlarını sert biçimde eleştiren yayınları yüzünden olmasın!