Sonunda böyle olacağı belliydi. Doğruyla iyilik, yalanla kötülük arasındaki yakın ilişki inkâr edilince...
İyilik bir tür romantik hastalık, kötülük ise zamanla unutulacak hatalar gibi görülmeye başlanınca...
Hayat bir "şov" gibi sunulup herkes bu şovda "sahne" almaya çağrıldıkça...
Kamuoyunun sosyopatların oyuncağı olması kaçınılmazdı.
O kadar "hafifletilmiş" bir dünyada merhamet duygumuzun bile dalgacı bir istismara uğramayacağını sanmak saflık olurdu doğrusu!
***
Van için çeşitli televizyon kanallarının ortaklaşa düzenlediği
yardım gecelerinin ertesinde bazı şeyler kulağıma çalınmıştı. Gazeteci arkadaşlarım yardım yapan ünlüleri aradıklarında,
"o arayan ben değildim" veya
"o kadar para nasıl vereyim; yanlış anlaşılmış" karşılıkları almışlardı.
Ünlülerin adlarını kullanarak kanallara telefon açan ve eğlendiğini sanan birtakım rezil insanların varlığı da gerçekti. Yine de "herhalde bir yanlışlık olmuştur" deyip inanmak istememiştim.
Şimdi anlaşılıyor ki, doğruymuş!
Bu kampanyalara katılanlar
toplam 127 milyon TL yardım vaat etmişlerdi. Hatırlayınız. İzleyenler de "helal olsun" dediler, sevindiler, göğüsleri kabardı.
Peki sonra?
Başbakanlık Basın Müşaviri açıkladı. Toplam 27.8 milyon TL yatırılmış.
***
İletişim dünyamızı ciddi biçimde tehdit eden bir virüs bu: Medyatik dolandırıcılık.
Geçenlerde İngiliz
Guardian gazetesi bu konuya geniş yer ayırdı.
Gazete editörleri yaptıkları dosyanın kapağına tanınmış haber fotoğraflarını koymuşlar ve üzerine kocaman harflerle
"fake" (sahte-yalan) diye yazdılar.
E, hani
"kendinden söz ettirmek" esaslı bir başarı sayılıyor ya günümüzde...
Bu yüzden ne çok insan medyayı kullanarak hileler, dolaplar, yalanlarla parsa toplama yolunu seçiyor, bir fark etsek!
K2'ye tırmanmak için gittiği Kuzey Pakistan'da kuş uçmaz kervan geçmez bir köyde yaşadıklarını anlattığı ve 5 milyon satan kitabıyla
ödül üzerine ödül alıp vakıf kuran, fakat sonra anlattıklarının uyduruk olduğu ortaya çıkan eski dağcılar...
Bilgisayar oyunlarından alınmış çarpışma sahnelerini savaş belgeseline ekleyen
televizyoncular...
Öyle bir yalanlar resmigeçidi ki...
Vitrine çıkanlara âşık olan, vitrinde görünmeyenleri unutan toplumlara böylesi müstahak diyeceğim ama...
Bu da dünyayı sırtında taşıyan kendi halinde ve dürüst insanlara haksızlık olacak!