Modern iş ve yaşam düzeni öyle kurulmuş ki, son sürat koşturmacanın dışına çıkmak neredeyse imkânsız!
Mecburen, mecburiyetten koşturuyoruz; keyiften koşturuyoruz ve çoğu zaman haybeden koşturuyoruz.
Öyle "yavaş hayat" denen şeyler, "yavaş şehir" ler falan var ya, çok küçük kesimlerin altından kalkabileceği marjinal tercihlerden öteye gitmiyor.
Yoksa ancak işsiz kaldığında, hasta olup yatağa düştüğünde, emekliye ayrıldığında yavaşlayabiliyor insan. O zaman da zihin durmuyor, hızlı hızlı içini kemiriyor!
Fakat yavaşlayamasak bile ara ara durabiliriz.
***
Evet! Hiç değilse ara sıra durup
kendimize, hayata, dünyaya bakmalıyız.
Durup düşünmeliyiz.
Nereden gelmişiz, nereye gidecekmişiz, (etnik kökümüz, sosyal statümüz falan, hepsi bir yana)
gerçekte kimmişiz biz; bütün bunları yeni baştan sorgulamalıyız.
Aklımızı başımıza toplamanın, kalbimize kulak vermenin yolu bu ölesiye koşturmacaya ara vermekten;
"durmak"tan geçiyor.
Buna ihtiyacımız var.
Bizi
"insan" yapacak şey bu!
***
Öyle bir düzen ki, arzuların tatmini için de, mutluluğu bulmak için de kulağımıza hep
"koş, koş" diye fısıldanıyor sanki! Bir yandan da sürekli tetikte olmak gerekiyor.
Tüketim ise başlı başına bir tuzak.
Dilimiz bir karış dışarda
peşinden koşturduğumuz havuçların en son örneğine gelince...
İnternette pıtrak gibi büyüyen
fırsat sitelerinin farkındasınız, değil mi?
Neredeyse her gün yeni bir "fırsat sitesi" kuruluyor ve sizi ya cebinizden ya mail kutunuzdan uyarıp duruyor.
Bu sitelerin isimleri de fazlasıyla manidar.
"Yakala" diyorlar, "
Kaçırma" diyorlar,
"Fırsatları takip et" diyorlar...
Pahalılıktan haklı yakınmanın yerini gitgide
indirimleri çılgınca kovalama sporu(!) alıyor.
Çekici indirimlere kanarak asla kullanmayacağı şeyleri alanları; sırf ucuz diye sevmediği şarkıcının konserine gidenleri biliyorum.
Taklitçi arzuların tatmini ve
yok pahasına sunulan hazlarla tanışmak bir süre iyi gelebilir.
Sosyal tüketim yarışına katılmak insana garip bir güç hissi verir.
Bunlar tamam!
Ama
"aman bu fırsatları kaçırma, tut, yakala" derken...
Bir bakmışsınız, hayatın
"öz"ü çoktan kaçmış!