Seçim sandığının varlığına hayranız ama "anlamı" na inanmakta zorlanıyoruz.
İşte ortada!
Hâlâ bu ülkenin siyasal düzenini yargı kurumları "dizayn" ediyor.
Sandık sonuçları sürekli itilip kakılıyor.
Demokratik düzeni pekiştirmesini beklediğimiz yargı siyasal kaosa kapı açıyor.
Dün ister istemez, hepimizin dikkati Hatip Dicle olayından sonra Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku'nun aldığı "meclise gitmeme" kararına odaklanmıştı.
O arada Haberal ve Balbay için de ret kararları çıktı.
Güncel siyasal dozu yüksek bu patırtı içinde bir başka yargı haberi pek küçük kaldı ve gözden kaçtı.
Onu da ben hatırlatayım...
Geçen yıl "Parasız eğitim istiyoruz" pankartı açtıkları için tutuklanan çocuklar vardı ya...
Dünkü duruşmada tahliye talepleri reddedildi.
İlginç olan şu...
Mahkeme, kararının gerekçesini "savcının talebine" bağlamıştı. Oysa geçen duruşmada savcı tahliye yönünde görüş bildirmişti. Acaba yargıçlar savcının mütalaasını okumamışlar mıydı?
Yeni duruşma ekim ayında...
O zamana kadar içerde kalacaklar.
Yazık!
Yazık bu ülkeye!
Vicdanla hukukun arası asla bu kadar açılmamalı!
Yurttaşlarının adaletten umudunu kestiği bir ülkede yasaların geçerliliği ve mahkemelerin işlerliği bir noktadan sonra anlamını yitirir.
Hepimizin hukuka ihtiyacı var.
Ama adalet getirecekse...