Yarısı Fırat'ın sularına gömülmüş ıssız bir köy.Terk edilmiş.
Herkes çekmiş gitmiş. Bir kişi gelmiş.
60 yaşlarında bir adam. Dinç, güler yüzlü.
Tek başına olmaktan memnun.
Belgeselci soruyor: Neden burada yaşıyorsunuz?
Cevap: Emekli olduktan sonra sağlığım için burada yaşamayı seçtim.
Belgeselci yine soruyor: Elektriğiniz bile yok. Sıkılmıyor musunuz? Teknolojiye ihtiyaç duymuyor musunuz, özlemiyor musunuz?
Kurulmuş makine gibi anlatmaya başlıyor adam..
Şehrin özlenecek bir tarafı yok. Burada çok sağlıklıyım. Şehir insanın sağlığını bozuyor. Teknoloji çıktı hastalıklar arttı...
Belgeselci en sonunda gülmeye başlıyor: "Öyle güzel anlatıyorsunuz ki, neredeyse her şeyi bırakıp buraya yerleşmeye karar vereceğim.
***
Ne ilginç değil mi?
Belgeselci genç kadınla, terk edilmiş bir köyde inzivaya çekilmiş adam
sağlık konusundahemen anlaşıyor!
Farkındasınız, değil mi? Bunun
"her şeyin başı sağlık" kavrayışıyla pek ilgisi yok!
Bu basbayağı...
Şehirde veya dağ başında, nerede yaşarsak yaşayalım zihinlerimizi teslim alan
"her şeyin başı, ortası, sonu sağlık" takıntısı!
Ben ekran karşısında takılıp kalmış onları izlerken kendi kendime mırıldanıyorum tabii..
"Be kardeşim!" diyorum içimden hayal kırıklığıyla...
"Besbelli ki kaçmışsın, o ıssız köye! Belki kendinden, belki başkalarından; belki canını sıkanlardan, belki canını sıktıklarından kaçmışsın...
Ama hepsi bu muydu? O ıssızlığın ortasında bütün aradığın sağlığınsa, ne cılız bir tercih bu! Nasıl 'eksik' bir varoluş!"
***
Arayan bir insan...
Hisseden, düşünen, mutlu olan ve mutlu eden bir insan...
Sağlık işte bütün bunları mümkün ve nitelikli kılabildiği için değerli, değil miydi?
Günümüz insanı ise sağlıktan başka bir şey aramıyor; başka bir şey düşünmüyor, en büyük mutluluk sağlık, en büyük
"başarı" sağlık!
Sonuç?
Kısır döngü!
Sağlık sektörü sürekli her an sağlığımızı yitirebileceğimizi söylüyor. Tehlike hep bir adım uzağımızda!
Çevremiz
sağlığımızın düşmanlarıyla dolu.
Bütün çırpınmalarına karşın
içine kapatıldığı döner çemberden bir türlü çıkamadığı için yorgun düşen
kobaylar gibiyiz!
Yazık bize!
Hani
"Sağlık olsun" diyeceğim de...
Olmuyor bir türlü!