İçinde büyüyüp yetiştiğim ortamda...
Sorulduğunda, herkes "Elhamdülillah Müslüman'ım" noktasındaydı.
Doğrusu, inanç meselesi ciddi merak konusuydu; hakkında çok okunur, öğrenilirdi.
Dinleri ve içine doğduğun dinini bilmek önemliydi.
Fakat iş dini yaşayıp "hissetmeye" gelince...
İşte o...
Bilinmez bir tarihte kapımızı çalacak ihtiyarlığa ertelenirdi hep!
Elbette hayat koşturmacası içinde manevi krizlerin kapımızı çaldığı olurdu.
O zaman da egzantrik spiritüel arayışların peşine düşülürdü.
***
Neden bu konuyu açtım, anlatayım..
Çocukluğum, yeni yetmeliğim, gençliğim boyunca
Hz. Peygamber'in adı anıldığında...
"O da bir devrimcidir" diyerek coşkuyla yumruğunu sıkan
solcular...
Ağzında akide şekeri yuvarlar gibi bir tonlama ve bilgiç bir edayla hemen
"İslam Tarihi" dersine başlayan
sağcılar...
"Yanlış bir söz söylerim de günaha girerim" diye korkacak kadar naif
kadınlar; her şeyi
sadece aklın terazisinde tartmaya çalışan erkekler...
Gördüm, tanıdım.
Çok sonraları... Bir gün...
Hz. Peygamber'in şefkat ve merhametinden söz eden bir ahbabımın yanaklarından süzülen gözyaşlarını gördüğümde irkilmiştim.
Çünkü...
Benim geldiğim çevrede gözyaşı ya
gücünü yitirmiş aklın sonucu sayılırdı.
Ya da
gösterişçiliğe sapmış bir duyarlığın ifadesi olarak görülürdü.
İmandan bir adım daha ilerdeki saf "sevgi"yi ve "hasret" hissini anlamam epey zamanımı aldı.
***
Farkındayım...
Ana akım medyada böyle şeylerden söz edilmesine pek alışılmamıştır.
(Çok iyi hatırlıyorum, 2005'te Vatan gazetesinde "Selam olsun o eşsiz yetime" başlıklı yazım medyada küçük bir şok yaşatmıştı!) İlginçtir.
Hayatının en mahrem yanlarından veya siyasetin ıcığından cıcığından hiç çekinmeden söz açabilen
köşe yazarları konu dini inançlara ve kendilerinin bu konudaki hislerine gelince...
Ayıpmış gibi
sus pus olurlar!
Sevgililer Günü, şu günü, bu günü üzerine coşkuyla kalem oynatıp onları kutsallık derecesine çıkartırlarken...
İçinde yaşadıkları manevi iklimin kutsalları konusunda tutuklaşırlar!
Tuhaftır! Yazıp çizeni de, satır aralarına
"inançsızlık" veya
"çok isteyip de bir türlü inanamıyormuş" vurgusu serpiştirmeyi ihmal etmez.
***
Bu gece Mevlit (Kutlu Doğum) Kandili.
Tamam! Mevlit çok sonra çıkmış bir âdet. Kandiller de...
Bu ayrı konu ve önemli bir tartışma!
Ama
içimden gelen his çok açık...
Bugün... Şu köşede...
Hz. Peygamber'i selamla anmak ve ona ilk vahiy geldiğindeki halini okurlarıma hatırlatmak istiyorum.
Hani ürkmüş bir halde mağaradan eve titreyerek koşmuştu da...
"Üzerimi örtün" demişti.
Rivayet odur ki...
Onu şu sözlerle teselli edip inancını ifade etmişti
Hz. Hatice:
"Allah, seni asla mahcup etmez.
Çünkü sen sözüne güvenilir bir adamsın, Akrabalık bağlarını gözetirsin, Kimsesizleri korursun, Konukseversin, Haklının hakkını almasına yardım edersin."