Bir Batı demokrasisinde ana muhalefet lideri sürekli sabah söylediğini akşam yalanlayan birine dönüşseydi...
O demokrasinin en önemli aktörlerinden biri kısa siyasi kariyeri U dönüşlerinden ibaret olsaydı...
Dürüstçe söyleyin, ne olurdu?
Önce bütün medya onu tefe koyup çalardı. Sonra da partisi derhal ondan kurtulmanın yollarını aramaya başlardı.
Öyle değil mi?
Çünkü o demokrasilerde bir siyasetçinin bu kadar çok yan çizişi güvenilmez biri olduğunu düşündürür ve üzeri çizilir!
Peki bizde durum neden farklı?
***
Kılıçdaroğlu'nun ilk vukuatlarını şöyle bir hatırlayalım...
Dersim katliamı konusunda Onur Öymen'e sert çıkmıştı. Nihayetinde Dersimliydi ve işin siyaset yanı bir tarafa, Öymen'in söyledikleri kanına dokunmuştu.
Ama partiden "hoop" dediler, ertesi gün bu çıkışından döndü Kılıçdaroğlu!
Batman'da terör sorununa çare önermişti: "Gerekirse genel affa 'Evet' deriz!"
CHP'nin yanından bile geçmeyeceği bir fikirdi bu! Deniz Baykal kaşlarını çatınca Kılıçdaroğlu lafı nasıl çevireceğini şaşırmıştı.
En son olarak da biliyorsunuz..
"Türbanlı kızlar üniversiteye gidebilecek" dedi. Akşamına lafını çevirdi; "üniversiteye girecekler demedim, türban sorununu çözeceğiz dedim" noktasına getirdi. Zaten bir TV programında "belki kızlar kendileri başlarını çözerler" deyivermişti! O da mı "ikna odaları" kuracaktı, ne?
***
Üç gündür Kılıçdaroğlu'nun türban konusundaki geri dönüşünü tartışanlar bir noktayı unutuyor.
Daha çok yakında...
Kaset olayı patlak verdikten iki gün sonra "Baykal geri dönmeli" diyen Kılıçdaroğlu, bir iki gün daha geçince CHP Genel Başkanlığı'na adaylığını açıklamamış mıydı?
Yani Kılıçdaroğlu'nun siyasi varoluşu zaten bu "dönüş"ler üzerine kurulu!
Kılıçdaroğlu bu "dönüş"leri yapabildiği için CHP lideri!
İşin özü burası!
Şartlar böyle oluşmasaydı lider olabilir miydi? Sanmam! Belli ki, iyi bir insan Kılıçdaroğlu!
Doğruyu görüyor, ilerliyor. (Ama o yolda CHP'nin değil, ancak yeni bir hareketin içinde olunabilir!)
CHP derhal yakasından çekiyor! O zaman durup geri dönmek zorunda kalıyor.
Her dönüşü onu biraz daha "uslu" kılıyor. Dikkat ederseniz, her dönüşünden sonra sözlerinin içi biraz daha boşalıyor.
***
Siyaset iki büyük takım (kamp) arasında bir "maç"a dönüşmeseydi...
Taraftarlar sahaya sırtları dönük tezahürat yapıyor olmayıp da, olup bitenlere baksaydı...
Tablo böyle olabilir miydi?
Alper Görmüş'ün tanımlamasıyla "mükemmel ikinci, mutsuz birinci" kıvamındaki bir siyasetçi "geleceğin lideri" olarak karşımıza getirilir miydi hiç?
Baykal gitti, tamam!
Başka lider mi yok?
Esas sorun CHP'dir ve Kılıçdaroğlu çevresinde yaratılan rüzgâr şimdilik bu gerçeğin üzerini örtmektedir.
Ama şurası açık ki, Türkiye er geç "derin CHP" gerçeğiyle yüzleşecek!
Belki de bunu bizzat CHP'liler yapacak!