Çok geç bir vakit. Sabahın ilk ışıklarına hazırlanıyor gece.
Kuzey rüzgârı Topçular araba vapuru iskelesini esir almış. (Hayır! Onlara asla feribot demeyeceğim, çocukluğumun hayal vasıtalarına ve adlarına hep sadık kalacağım!)
Ortalık neredeyse ıssız. Geniş meydanda pet şişeler, bisküvi kâğıtları uçuşuyor. Beklemeden vapura giriyorum.
Park edip dışarı çıkınca gıcır gıcır bir kamyonun daracık bir yere girip sıkışmaya çalıştığını görüyorum. Bunu becerebilirse arkada kalan yere yüklü bir kamyon daha alabilecek vapur!
İşaretlerimle kamyonu yönlendiriyorum. Sağ, sağ... Topla şimdi... Hop!
Stop!
Sürücü eliyle teşekkür ediyor, başımı sallayıp yukarıdaki salona çıkıyorum.
TV izlemek gerek. Mavi Marmara yolcuları İsrail'den dönüyor. TV'ler canlı yayında. Yedi saatten beri yollardayım, son gelişmelerden haberim yok.
Kapalı salon bomboş.
Televizyonda alt yazı geçiyor; "en son yaralı ve yolcu da binmeden uçaklarımız kalkmayacak!"
Küçük salonun kapısı açılıyor.
Kamyonun sürücüsü...
Elinde çayla içeri girerken beni görünce hayatın epeyce hırpaladığı gözlerinin içi gülerek "hadi sana da bir çay alayım" diyor.
Öyle kendiliğinden, öyle yalın ve yapmacıksız biçimde.
Kırk yıllık tanışımla konuşur gibi "Gel otur, çayı boş ver!" diyorum ben de.
Hal hatır sorup ekrana gözlerimizi dikiyoruz.
Susuyor.
Sonra ekrana bakıp "çoluk çocuk, iş güç derken hiç haberimiz olmadan yaşıyoruz" diye mırıldanıyor; "böyle şeyler olmasa, zalimin zulmünden, âlimin ilminden haberimiz olmayacak!"
Ardından bana dönüp "ne iş yapıyorsun?" diye soruyor.
"Gazeteciyim" deyip lafı uzatmıyorum.
Yine susup ekrana bakıyoruz. Sedyeyle ambulans uçaktan indirilen bir yaralı zafer işareti yapıyor.
Birdenbire...
"Kamyon yeni ama çok şükür taksitlerini bitirdim geçen ay" diyor.
Duruyor. Sonra garip biçimde hüzünlü bir sesle devam ediyor: "Nihayet rahatladım derken hissediyorum ki çok yorgunum! Bu yorgunluk bitiriyor beni. Elli yaşlarına gelince, zormuş yük alıp direksiyon sallamak!"
Kalkıyoruz. Güvertede vedalaşıyoruz
Darıca'dan eve gelinceye kadar o pürtüklü ve hüzünlü ses zihnimde çınlıyor: "Şimdi çok yorgunum!"