Tam şu saat...
Her hallerinden geçmişleri azıcık yaralı, gelecekleri biraz kuşkulu çiftler kıyı boyundaki kahvelerde yerlerini alırken...
Akşamın lacivert örtüsü yavaş yavaş İstanbul'un üzerini örtmeye hazırlanırken...
Müzikçalarımda birdenbire bu şarkı...
Olacak şey mi şimdi?
Göksel'in yeni "nostalji" albümünde yer alan "Palavra Palavra" dan söz ediyorum.
Hani adamın hiç durmadan "dünümsün, bugünümsün, geleceğimsin/bana sensiz hayat yok ki" diyerek gönül çalmaya çalıştığı, kadının da "sus, hiç yorma kendini/ aşk bitince sözler neye yarar" diyerek aldırış etmediği şarkı...
***
Ah, şu geçip giden zaman ve darmadağın anılarım!
Yıl
1973'tü sanırım.
Koyu
Led Zeppelin'ciydim o zamanlar.
Ama ara sıra ablamın plakları arasından
Mina'nın
Alberto Lupe'yle muhteşem düeti
"Parole parole"yi pikaba koyup dinlemekten kendimi alamazdım.
Alberto Lupe daha şarkının başında öyle bir
"Cara" (Sevgilim) derdi ki, aman aman! Nasıl karşı konulabilirdi böyle seslenişe?
Fakat
Mina hafif dalgacı bir edayla adama nasıl
"hayırsızın teki" olduğunu, taktiklerinin hiçbir işe yaramayacağını anlatır dururdu.
Şarkıyı her dinleyişimde...
Sokağımızın köşesindeki evde annesiyle bir başlarına oturan güzel kızı
kendine âşık edip giden denizciyi hatırlar ve içten içe öfkelenirdim.
Yoksa gizliden gizliye o kıza tutkun muydum, ne?
***
Ajda Pekkan'ın söylediği şarkının bizde pek ünlenen versiyonunda erkeği
Cüneyt Türel seslendiriyordu.
Şimdiyse
Teoman eşlik ediyor Göksel'e! Hoş sürpriz!
Fakat şarkıda
sesiyle yarattığı imgeye bakarsak...
Bu bildiğimiz Teoman değil!
Entelektüel melankoli ve jilet keskinliğinde bedensel hazların şarkıcısı Teoman gitmiş...
Yerine fotoroman yakışıklısı, pembe gömleğinin yakalarını blazerinin üzerine çıkartmış, paçaları hafifçe kısa tutulmuş krem rengi keten pantolonun altına çıplak ayaklarıyla Tod's makosenlerini giymiş, pahalı saatinin parıltıları göz alan
çok gıcık bir Teoman gelmiş!
Sanki kadın "Hayır!" demekte inat ederse, hiç dert etmeyecek gibidir, nasılsa sırada bekleyen başka "fıstıklar" vardır.
Ona inanmayan Göksel'e katılmamak imkânsız!
***
İtiraf edeyim, benim favorim
Dalida ile
Alain Delon'un yorumudur:
"Paroles, paroles."
Dalida
"Hep boş sözler" diye ayak diredikçe, Alain Delon hırıltılar içinde seslenir:
"Benim tek acım ve sevincim, tek umudum sensin..."
Hele şarkının sonuna doğru çaresizce
"Güzelsin, çok güzelsin, çok..." diye tekrarlayıp durması yok mu! Kalbi dışarı fırlayacak gibidir!
Biz de dinlerken dayanamaz,
Dalida ona son bir şans versin, isteriz.
Bir dakika! Burada duruyorum.
Eski şarkıları dinlemek hem güzel, hem de tehlikeli!
Ne çok zaman geçmiş yahu!
Bu şarkıyı ilk dinlediğim zamanlarda bu yaşlarıma kadar geleceğime hiç inanmazdım! 30'larım bile ne kadar uzaktı!