Bir arkadaşım var...
40'lı yaşlarında bir adam.
Evli. Bir çocuk sahibi.
Mesleğine, işine, tercihlerine, sevinçlerine, acılarına bakacak olursak sıra dışı hiçbir şey yoktu yaşadıklarında.
Ancak üç yıldır bambaşka bir yola girdi hayatı.
Karısı talihsiz bir hastalığın pençesinde. Yatağa, hekimlere, sürekli tıbbi desteğe ve mutlak biçimde arkadaşıma bağımlı bir halde yaşıyor.
Geçmişleri silindi gitti sanki! Gelecekleri yok!
Bir tek "bugün" var. Daha doğrusu, her nasılsa acısız, sıkıntısız geçmiş birkaç an!
Tam olarak ne anlam taşıdığını ikisinden başka kimsenin bilemediği bakışmalarla birleşen ellerini ve bazı günler kızlarının okul dönüşü annesinin hastalığını unutup yatağa fırlamasını ve yatak örtüsünün altında gizlenen tıbbi malzemenin ortaya saçılmasını saymazsak...
Bütün günleri birbirinin tıpatıp aynı.
***
Neden açtım bu bahsi?
Hani geçen gün
medyanın başımızdan boca ettiği insan ve başarı öykülerini konu etmiş ve yakınmıştım ya...
Aklım hâlâ orada...
Al sana insan öyküsü!
Ama malum, medya "hastalığı yenenlerin" öykülerini sever. Oysa arkadaşımın karısı çoktan tuş oldu.
Arkadaşıma gelince...
Medyada konu olması için karısının hastabakıcısı, kızının hem annesi hem babası olması yetmez. Aynı zamanda
babadan kalma dükkânında müşteri patlaması yaşaması ve hatta yeni kurulan bir dükkân zincirinin sahibi olması gerekiyor.
O zaman belki başarılı işadamı ve vefakâr eş olarak manşete çıkardı.
Oysa hayat bu, şaka değil!
Çoktan dükkânını kapatmak zorunda kaldı arkadaşım. Artık borç harç, bilmediği bir geleceğe doğru ilerliyor. Nasıl başarıyor bunu, benim aklım ermiyor ama başarıyor.
O artık
kendi kaderinin kahramanı.
***
Doğru! Arkadaşımın öyküsünde
umut yok,
heyecan yok,
eğlence yok!
Oysa bal gibi sıra dışı! Gerçekten farklı!
Fakat bu kadar kasvetli bir öyküyü kim okumak ister ki!
İşin bu yanında anlaştık, sayalım. Tamam!
Ama söyleyin bana...
Hangisi sahici?
"Hırdavatçılar çarşısında dükkânım vardı, günün birinde zamanın başbakanı beni gördü, 'Gel bizim liman inşaatını sen yap' dedi, her şey öyle başladı" diye anlatan ünlü işadamının öyküsü mü?
Yoksa benim arkadaşım gibilerinin öyküleri mi?
Diyeceğim şu...
Gerçek
"insan öyküsü" arıyorsanız eğer,
gerçekten insanı arıyorsanız...
Cilalanmış
"başarı öyküleri"ni boş verin!
Bakacağınız yer belli!
Hiç kimseyi bulamıyorsanız, aynaya bakın!