Reklamı biliyorsunuz...
Hani o dönem zenginlerinin alameti farikası ropdöşambrıyla baba âşık gence kızının hayatından çıkması için para teklif ediyor.
Hafif ezik görünümlü fakat sevimli genç 60 gün vadeli çeki reddediyor.
Baba "vayy uyanık seni!" deyip hemen tahsil edebileceği vadeli kartını uzatınca gencin gözleri parlıyor ve trençkotunun cebinden pos makinesi çıkartıyor.
Sonra o korkunç sahne geliyor.
Genç adam Yeşilçam filmlerinin en vurucu sahnesine gönderme yaparak diyor ki...
"Hatırlar mısınız, filmin başında fakir ama onurlu bir genç vardı!"
Baba kahkahalar atarak karşılık veriyor: "Hakikaten ne oldu ona?"
Reklam kulak tırmalayan hihihaha... hohooooo sesleriyle bitiyor.
***
Sevgili Hasan Bülent, şimdi sözüm sana...
Bence yanılıyorsun!
Dün bizim
Pazar Sabah ekinde yazdığın gibi bu reklam filminde baba tipini canlandıran
Rutkay Aziz'in Yeşilçam'ın
"aklar ve karalardan oluşan melodram anlayışıyla dalgasını geçtiği" falan yok!
Bu reklam fakirlik ve gururla dalgasını geçiyor.
Hayır! Yazında dile getirdiğin gibi
"toplumun basit, ilkel, içe kapalı, cemaatçi ahlaktan çıkıp erginleşmesinin" bir ürünü değil bu reklam ve reklamdaki
feci Rutkay Aziz!
Keşke öyle olsaydı, ama değil!
Reklamın sonundaki iğrenç kahkahaları birkaç kez daha izlersen göreceksin...
Yeşilçam'ın gerçekçilikten kopuk ahlakına bir eleştiri olmaktan çok
fakirlerin gururuna yönelmiş bir alayla karşı karşıya olduğumuzu göreceksin...
***
Bir kere o bankanın reklamcıları kendi içlerinde
tutarlı bir yol izliyorlar.
Bankanın daha önceki reklamı da
bir babanın çocuğuna bile karşılıksız bir şey vermeyeceği üzerine kuruluydu. Neyse ki, babanın kartı vardı da banka çocuğa yanlış hatırlamıyorsam 3G'li bir "hediye" veriyordu.
O reklamın spotunda hiç utanmadan ne deniyordu hatırlasanıza...
"Bu devirde size bunu babanız yapmaz!"
Söz konusu reklam serisinin sunduğu tablo bu işte..
Yani babalar kötü, çocuklar açgözlü, sevgililer gurursuz ve çıkarcı! Bir bankalar iyi! O da nasıl bir
"iyilik" ise artık!
O yüzden
sevgili Hasan Bülent emin ol ki...
Yazında çizdiğin 1980 sonrası Türkiye toplumu ve insanının değişen manzarasını fena halde kötüye kullanan bir reklam anlayışıyla karşı karşıyayız!
Bu noktadan bakınca senin umduğun gibi
"toplumsal erginleşme" veya
bireyselleşme falan göremiyorum.
Yeni tip bir
"hamlık, çiğlik" bu.
Hepsi bir yana...
Bu toplum onca darbeye, sarsıntıya rağmen ayakta duruyorsa,
"fakir ama gururlu gençler" sayesinde duruyor!
O gençler hâlâ varlar ve Allah'tan ki, sanılandan çok daha fazlalar.