Serdar Turgut geçenlerde Akşam'daki köşesinde "PPK teröristi olmadığıma pişmanım" başlıklı bir yazı yazdı ve...
"Çıkardım dağa, gül gibi yaşardım, Rojin'i de dağa kaldırır, seks kölem yapardım" dedi.
Küçük çaplı bir bomba düştü ortalığa...
Mizah bu kadar savruk, bu kadar pervasız olma hakkına sahip miydi?
Rojin dava açtı. Yazı internet sitelerinde ağır biçimde eleştirildi. Sonunda hem gazetesi hem de yazar özür diledi. Kadın örgütlerinin tepkisi ise sürüyor.
***
Turgut'un bu türden "
çirkin" güldürme çabalarıyla daha önce de karşılaştık.
Okurlarının
mizah duygusunu ırkları, toplumları, insanları horlamak için suiistimal edişinin; şımarıklığı mizah gibi gösterişinin ilk örneği değil bu!
Yine de bütün bunlar nihayetinde Serdar Turgut'la okurları ve gazetesi arasındaki ilişkidir!
(Rojin'in yerinde olsam, bu berbat mizahı eleştirir geçerdim, dava falan açmazdım!)
Fakat bir de Turgut'u telaşla savunmaya kalkışan arkadaşlarının söyledikleri var ki..
Yazının kendisinden daha incitici, daha kibirli ve vahim.
Asıl mesele de orada...
***
Neymiş efendim?
Turgut'unki, "
müthiş bir espri"ymiş de...
Neden anlamazdan geliniyor veya nasıl oluyor da anlaşılmıyormuş?
Mizahı anlamamak ne kadar da zekâdan yoksun bir tutummuş!
"
Ah şu ciddiyetten kaskatı kesilen insancıklar" yok muymuş!..
Oysa
espri sandıkları şey, gayet iyi anlaşıldı!
Anlaşılmayacak bir şey yok!
Ama
hiç komik bulunmadı!
Bu kadar basit!
Hem kötü mizah, ucuz "geyik" ve ırkçı alay ne zamandan beri
zekânın ölçütü sayılmaya başlandı?
Siz kendinizi ne sanıyorsunuz?