Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Bir masa saati aldım, düşüncelere daldım!

Hâlâ "tik tak, tik tak" diye şarkılar yapılıyor. Saatin kaç olduğunu cep telefonundan kontrol eden gençler bir ağızdan söylüyor "tik tak"lı nakaratları...
O "tik tak"lar akan zamanın hızını anlatıyormuş!
Deniyor ki, yüzyıllar boyu yaşayacak sembolik bir deyimmiş bu!
Külahıma anlatılsın!
Kol saatlerinden vazgeçtim; süs olsun diye üretilen duvar ve masa satleri bile dijital. Koyuyorsun pilini; çıt çıkarmadan dönüyor akreple yelkovan!

***

Bayram öncesi bir alışveriş merkezinde dolanırken Mudo Concept mağazasına girdim.
Aman Allahım!
Bin çeşit biblo ve ev eşyası arasında birbirinden alımlı masa saatleri de vardı.
Hayatımızdaki işlevini yitirince nostaljik etkisi ve tasarımının güzelliğiyle başbaşa kaldığımız masa saatleri...
Eskitilmiş boyalı teneke saatin önünde takılıp kaldım. Öteki cilalı ahşap veya parlak metal gövdeli ve pek gösterişli masa saatlerinden farklıydı.
Hani masadan çok tel dolabın, taş duvardaki nişin veya krem rengi eski bir konsolun üzerine yakışacak türden bir şeydi.
İçimden gelen sese uydum, duraksamadan aldım o saati.
***

Peki bit pazarından alınmış eski bir masa saati ile bu saat arasında ne fark var?
Anlatayım...
Birincisinin bize ait olmayan bir hikâyesi, bir tarihi var. (Doğrusu "hikâye satın almaya" pek yatkın biri, yani antika sever değilim.)
Dışı sarı pas lekeli beyaz teneke (içi pek çaktırmadan plastik ve pilli) bu saatin ise elbette kendine ait bir hikâyesi yok!
Ne garip! Onun bütün hoşluğu ve oyunculuğu yapmacıklığında.
Ona bakarken...
İstersen ninenin mutfak masasındaki saat olur; istersen Dostoyevski'nin "Yeraltından Notlar"ından çıkmış sayarsın!
***

Zaten saat dediğimiz nedir ki artık?
Baştan aşağı yapmacık bir nesne olup çıkmadı mı?
Kol saatleri binlerce lira dökülerek şık bir bilezik olarak alınıyor artık.
Çoktandır ya telefon ya televizyon ya da bilgisayar ekranına bakıyoruz zamanın nasıl hızlı gelip geçtiğini anlamak için!
Bir dakika... Bir dakika...
Zaman deli bir şey!
Yaban, ele avuca gelmez bir şey!
Sanayi devriminin disiplin ve kölelik vasıtası olan saat ise başka!
Saat, saati gösterir!
Büyük usta Faulkner'in dediği gibi... "Saat zamanı kılıçtan geçirip öldürür... Zamanın tekrar hayata dönmesi ancak saatin durmasıyla mümkündür."

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA