Baba anneye benzemez… Hayattan ve kişiliğinden bağımsız biçimde "iyi baba" diye bir şey yoktur. İyi insan vardır. Ancak herkese karşı cömert, düşünceli, sorumluluk sahibi, dürüst ve cesur erkekler aynı zamanda da "iyi baba"dırlar. Gerisi babalık rolü ve ödevidir… Fazla sert bir giriş mi oldu? Olsun! Gerçek bu kadar yalındır, gerisi süs püstür!
***
Babasız kızlar ve babasının kızları… İki ayrı ülke, iki farklı coğrafya gibidirler! Hep karanlıkta, el yordamıyla sever babasız kızlar; duvarlara çarpa çarpa, kafa göz yara yara… Sevgiliyle "baba"nın aynı şey olmadığını anlayıncaya kadar ne çok kalp ve hayal kırıklığı yaşarlar.
***
"Babasının kızları"na gelince… Sevgilileri bir romantik komedinin aktörleri gibidir. Yönetmen de, yapımcı da babadır. Sonunda aktörler "bir an önce öpüşme, sevişme ve evlilik sahneleri gerçekleşsin de, şu film bitsin" duygusuna kapılırlar.
***
Babayla çocuk arasındaki yol kapalı bir daire oluşturmaz. Baba yolun bir ucunda durur, çocuk bir ucunda! Birbirlerine doğru yürümeye başlarlar… Çocuk yürümenin acemisidir de baba değil midir, sanıyorsunuz? Çocuk emekler belki… Ama kimi babalar da vardır ki, sürekli tökezleyerek kat ederler o yolu…
***
Erkek, babayla çatışarak yetişkinliğe geçer, babayla
uzlaşarak hayatı kavrar, babayı
anlayarak olgunlaşır. Geç ve güç olur ama "temiz" olur.
***
Erkek olgunlaşması…Babadan çok uzaklara savrularak çıkılan yolu babaya kavuşarak
(yani onu ve onun hayat kavgasını anlayarak) tamamlamak...
***
Freud'un keskin incelikler ve mizah duygusuyla bezenmiş saptamalarından biri: "Babasının haklı olabileceğini düşünmeye başlayan bir adama bakın, göreceksiniz ki, büyük ihtimalle oğlunun yanlış yaptığını düşünen bir babadır."
***
İzmir Kemalpaşa civarında bağlar, bahçeler arasından geçen yolda ilerliyorum. Bir Eshot otobüs durağı gördüm. Adı öyle güzeldi ki? "Kırık Zeytin Durağı." Birden içime sevinç doluyor. Fakat az sonra…Yemyeşil bir bahçe kapısının önünde yeni bir levha! Üzerinde "Dallas Durağı" yazıyor.
***
20. Yüzyılın önemli düşünürlerinden Isaiah Berlin okuyorum son zamanlarda. Düşünüre bir arkadaşı şunu demiş: "Yalnızlık başkalarından uzak yaşamak değildir, söylediğin şeylerin başkalarına uzak, anlamsız, anlaşılmaz gelmesidir." Doğru demiş, değil mi?