Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SAVAŞ AY

'Türker Abi' neden en büyük?

Hollywood'da dikiş tutturmaya çalışan sinemacı 2 genç yurttaşımızla karşılaşınca, ricacı oldum:
"Japon turist gibi gezdirmeyin beni evlatlar, özel yerlere götürün. Mesela kamera müzesi varsa çok isterim."
Gülüp, dediler ki:
"Buraya gelenler genellikle bulvarda gezer, Oskar törenleri yapılan tiyatronun önünde poz verir, ünlü star benzerlerine para ödeyip fotoğraf çektirir döner. Şaşırttın bizi ama sevindirdin."

Kutsal mekân gibi

Gençlerimizin öğrenim gördüğü akademinin hocalarından biri ASC (American Society of Cinematographers'ın) yani Amerikan Görüntü Yönetmenleri Derneği'nin yöneticisiymiş. Aradılar, diller döküp hemen randevu almayı başardılar.
Hollywood Bulvarı'ndan yirmi dakika kadar yürüyüp, demir parmaklıklı kapı önünde durduk. Halı gibi çimin döşünde açan çiçekler ortasında, sevimli, mütevazı bir ev. Gençler anlatıyordu arada:
"Savaş Abi, ASC dünya sinema ve televizyonlarının en saygın en köklü kurumlarından. Her sene kılı kırk yararak müthiş itibarlı ödüller verirler. Amerika'da senatör olacağına dernek üyesi ol daha kıymetli."
Derken kısacık boylu, hayli yaşlı bir adam (84) kapıyı açmak üzere söylene söylene geldi. "Bu aksi ihtiyar bahçıvan olmalı" diye düşündüm, yarısı doğru çıktı. Aksiydi ama bahçıvan değil dünyanın gelmiş geçmiş en iyi 5 görüntü yönetmeninden biri sayılan Ukrayna asıllı New York doğumlu İsidore Makovsky'di meğerse. Sadece bazılarını yazarsam: Muppet Movie (Show), Evrenin Sırrı, Kanlı Para, Caz Şarkıcısı, Çılgın Bir Yaz. Dersem anlaşılır kıymeti.
Bir süre sonra kanımız uyuştu, tatlı dilli oluverdi o aksi adam.

Batı Yakası'nın Hikâyesi
"Buraya nasıl üye olunur?" soruma yanıt verince anladım ki; ejderhanın böğründeki yakutu almaktan daha kallavi marifet gerek.
Dedi ki:
- Sarsıcı filmlerde görüntü yönetmeni ya da özel efekt uzmanı olacaksın. 3-5 yıl gibi 'kısa' sürede başlayıp sönmeyeceksin. Bu işleri yapan on binlerce adam var ama derneğimizin üye sayısı 353 kişi.
Kutsal bir mekânı gezdirir gibi dolaştırıyor müze bölümünü. Sessiz sinema döneminin ilk filmlerini çeken yandan çevirmeli kollu, paha biçilmez kutu kameralardan tutun, Batı Yakası'nın Hikâyesi, Kwai Köprüsü, Süpermen, James Bond türünden efsaneleri kaydeden biraz daha gelişmiş kameralara kadar, hepsini çocuksu bir coşkuyla anlatıyor.
Finalde Yüzüklerin Efendisi, Harry Potter, Görevimiz Tehlike ve daha sayısız ünlü filmi çeken dijital kameraları da gösteriyor ama bu kez tatsızca.

TÜRVAK gururu

Dünyanın göz bebeği olmuş nice oyuncunun adını, onların o kameralara rol keserken çekilen fotoğraflarını da arkalarındaki panolardan gösterirken içtentemennide bulunuyor:
"Türkiye'ye hiç gelemedim. Gelirsem ilk işim, sizin birkaç sinema ve kamera müzenizi gezmek olacak. Kim bilir ilk Türk filmleri hangi kameralarla çekildi? Ben de onların filmlerini çekmeyi çok isterim."
İşte o zaman Türker Abi'nin (İnanoğlu) yerli sinema sektöründe (hakçası tüm eğlence sektörü) neden tüm zamanların en büyüğü olduğu, "Bay Sinema" adını nasıl hak ettiğini hatırlıyorum da, ona saygım ve hayranlığım köpürüyor.
TÜRVAK Sinema-Tiyatro Müzesi ve Sanat Kitaplığı'nı kurmayı akıl edişini, sırf sinemaya olan aşkından servet denecek değerde vakti ve nakti oralara yatırmasını anımsayıp, "nasıl olsa orası var" diye düşünerek, özgüvenle, gururla yanıtlıyorum kurt kameramanı: "Mutlaka buyurun gelin ülkemize. Bakın bakalım bizim sinema tutkunları da neler neler yapmış. Gelin görün şaşırın."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA