Oscar'lı filmin bir sahnesine gidelim şimdi. Tepeden aşağı bisikletle hızla inen güzel kadının ardından ona aşık olan genç adam bağırmaktadır:
- Iris yavaşla! Dur! Sana yetişemiyorum!
- Yavaşlayamam. Sen bana yakın durmaya çalış. Bir şey olmaz!
Kuş gibi
Filmde üç kez tekrarlanır bu sahne. Adam, ömür boyu kadının hızına yetişemez. Lakin ona " yakın durmayı " becerir.
Ve filmin ardından şöyle yorum yapar bir seyirci: Bazı kadınlar yakalanamaz, durdurulamaz ve kimseye ait olamaz. Onlar zaten kendilerine bile ait değildir de, o karmaşık bir mesele. O kadınlara yalnızca yakın durulabilir, yakalanıp durdurursan, kendine ait kılarsan ölüverirler. Çünkü onlar kuş gibidir.
Kanatlarının altına rüzgârı aldığında uçabilen kuşlar gibi, rüzgârsız kaldığında bir lokma ete dönüşen kadınlar... Ve adamlar, ekseriyetle, kadınları eğitilebilecek kuş sanır. Bilir misiniz?
Kırık kanatlar
Eğiticiler, eve dönsün, uzaklara uçmasın diye önce kuşların kanatlarını biraz kırar... Ama kimi kuşlar ve kadınlar, gökyüzüne kadar uçmayacaklarsa, ölüvermeyi tercih eder...
Kenar tüyleri
Yıllar geçer. Iris Murdoch bütün o şahane kitapları yazar, bütün o şahane konuşmaları yapar. Zekasıyla etrafı büyüleyip dururken, tutulamayacak bir kuş gibi oradan oraya uçuşurken, birden amansız bir illete tutulur. Alzheimer hastalığı ışıklı sözcüklerini hızla elinden çekip almaktadır. Gökyüzünü ateşe veren alev rengi kanat tüylerini bir bir söker gibi...
İlk kez benimsin
Ona "yakın durmak için" onca çaba harcayan adam, yatakta, yanında duran, artık tam da en başından beri istediği gibi "yavaşlayıp durmuş" bu düşkün kuşu artık istememektedir. Neden?
- Iris! İlk kez bana aitsin! İlk kez benimsin!
Ve ben seni istemiyorum!..