Üstat klarnetçileri analım biraz da. 14 günlük bebekken, loğusalığını unutup kundaktaki bendenizi de kaparak turneye çıkmış bir ananın evladıyım malum.
Sonrasında binlerce sahneyi, kadroyu, solisti, müzisyeni çıplak gözle izledim yaşasın ki.
Yılmaz Şanlıel'i, Barbaros Erköse'yi, İbrahim Çanakkaleli'yi de defalarca seyrettim bin bir yerde. Hepsi de işinin ası, hası, ustasıydı. Tarzları birbirine benzemez, tavırları erişilemez müzik adamlarıydı onlar. Ama hepsinin piri Şükrü Tunar'dı elbette.
Cambaza bak
Edremit'te teneke bir düdükle başladığı macerayı ustalar ustası olarak yıllarca sürdüren, sadece icrasıyla değil, besteleriyle de sanat musikimize dev eserler veren bir klarnet cambazıydı Şükrü Tunar.
Ay öperken suların göğsünü
Müziğe adanmış koca bir ömür en yaraşır yerde en yaraşır biçimde son buldu. Tepebaşı Cumhuriyet Gazinosu'nda, Zeki Müren'e çalarken kalp krizi geçirdi ve sahnede öldü Tunar.
Ardında sadece gözü yaşlı sevenlerini değil, "Gözü ceylan gözüdür, bakışı mestanedir", "Ay öperken suların göğsünü, sahilde yıkan" gibi ölmez eserler de bırakarak göçtü.