Ahmet Çakar da dostumuz İlker Yasin de. Birbirlerini elle kolla değil sözle, bakışla bile yaralayıp örselemeleri üzer bizi. Ama sızan bilgiler bu iki değerli arkadaşımızın yayın sonrası gerilimli anlar yaşadığı yönünde.
Aman haa!..
Olayın çıkış noktası ise derbi maçını canlı yayında yorumlayan Ersun Yanal'a Hakan Şükür'le ilgili soru sorulup sorulamayacağı .
Yanlış varsa düzeltiriz ama konuşulanlar Ahmet Çakar' ın bu soruyu sormak istemesi, Ersun Hoca' nın ise
"Aman ha, sakın bu konuyu açma!"
demesi üzerine.
Aman ne iyi!..
Çakar bastırıyor, Ersun Yanal olmazlıyor, devreye İlker Yasin girip ; "Sormayalım, önceden verilmiş sözümüz var" diyor.
Daha sonra olup bitenlere ilişkin dedikodular bazı leş kargalarına " Aman ne iyi ne iyi. Yesinler birbirlerini " dedirtecek türden şeyler.
Yayıncılık bu işte
Belki hepsi yalan, abartıdır. Ya da doğrudur olur ya. Ama çok da önemli değil. Sinirlerin gerilmesi, tartışmanın doz yoz yükselmesi, bağırtı çağırtı gümbürtü bizim mesleğin kaçınılmazları arasında. Adrenalini yüksek bir iş yayıncılık yani.
Anısı var
En yakın dostlar bile eser gürler sonra yatışır barışır. Ahmet'le İlker de tokalaşır, sarılır öpüşür mesele biter gider, ileride şakalaşarak anlatılacak bir arkadaş cebelleşmesi anısına dönüşür.
Nesnel olacaksın
Ben burada Ersun Hoca'ya sitem etmek istiyorum asıl. Çünkü hoca bu yorumculuğa " evet" demişse bu sorudan da kaçmamalıydı. Yorumcu demek maçın genel gidişatı yanı sıra, oyuncuların da girdiği, giremediği, kaçırdığı, değerlendirdiği pozisyonları nesnel bir şekilde anlatması istenen kişi demektir.
Ah keşke!..
Hakan Şükür' ün kadroda olacağı, en azından oyunda kaldığı süre içinde Ersun Hoca'nın onunla ilgili yorumlar yapacağı başından belliydi. Buna razı gelen Yanal, keşke maç sonunda da bu soruyu sormalarını engellemeyip yanıtlasaydı.
Kesip atsaydı
Bu aslında tarihi bir fırsattı. Sözgelimi; " Evet Hakan iyi oynadı ama Hagi'nin Galatasaray'a oynattığı sistem içinde gösterdi bu başarıyı. Benim sistemim, formatım, beklentilerim farklı " deyip kimsenin hınk edemeyeceği bir yanıtla kesip atardı meseleyi.
Davet var!..
Ya da başka bir frekansa sıçrayıp;
"İşte benim beklediğim Hakan buydu. Bu futbolcuyu milli takıma tekrar davet etme konusunu yeniden değerlendireceğim" der ve yine keser atardı meseleyi.
Değer mi hiç?..
Oysa şimdi ne oldu? Ne olacak, nereden bakarsan bak yanlış oldu. Madem ki ' meşum sorudan' çekincen var. Niye kalkıp Hakan' ın oynayacağı belli bir maçı yorumlamayı kabul ettin a hocam? Durup dururken bir de krize neden oldun, herkesi üzen bir pozisyonda durdun. Değer miydi?..