Bir ülkede milyonlarca genci ve ailelerini bu denli domine eden, yaşamlarının kerterizini değiştiren yüksek öğrenim dünyası, kazanılması, girilmesi, tutunulması, sürdürülmesi, bitirilmesi ve sonrası muammalarıyla sanal bir pentatlon arazisi sanki. Çalış, didin, çabala, uğraş, ter akıt, uykusuz kal, sonra bir daha, sonra bir daha. Ve yaşamın en verimli en dinamik süreci "güz gülleri gibi hiç bahar yaşamadan" soluk renge bürünsün.
Ölümüne okul sevdası
Aslında eğitim-öğretimde gençleri helak eden, ailelerini perişan hale sokan çarpık çurpukluğu anlatmak için uzun lafa gerek yok. Biraz çevrenize bakın yeter. Ama bakmakla yetinmeyin. Bir Afrika hikâyesi yazıyorum lütfen göz atın önce:
"Her sabah bir ceylan uyanır Afrika'da. Kafasında tek bir düşünce vardır. En hızlı koşan aslandan daha hızlı koşmalı, bu sayede hayatta kalmalıdır. Ve her sabah bir aslan uyanır Afrika'da. Kafasında tek düşünce vardır. Ceylanların en yavaş koşanından daha hızlı koşmalıdır. Hayatta kalmak için buna mecburdur."
İşte bu
Ve bu eğitim sisteminin dayattığı nedir gençlerimize: Aslan da, ceylan da her gün dünden daha hızlı koşmaktadır. "Hayatta kalmak için koşun! Daha hızlı, daha hızlı, daha daha hızlı koşun!.."
Yaa!.. Gördünüz mü sevgili dostlar?
Eğitimde ortalık Afrika cangıllarına, koşması gereken aslanların ceylanların coğrafyasına dönmüş yalan mı?..