Tren kazasının acısı soğumadan, kültür- sanat dünyasının lokomotifler de devriliyor birer-ikişer. İşte Oğuz Aral, İşte Kamuran Usluer. İki dev, iki ulu çınar, toplum çimentosu iki adam...
Oğuz Abi gazeteciydi. Yetiştirdiği yüzlerce çırak, bugün mesleğinin doruklarında ustalar olarak tanınıp biliniyor. Onların duayenleri adına, Oğuz Aral adına anlatacakları, çizipyazacakları çok şey olacak elbette.
Korkum Kamuran Abi'den yana. Ya onu ıskalar, hak ettiği ölçüde "güle güle" diyemezsek...
Ve perdee!..
"Bir sanatçıyı anlatmaya nereden nasıl başlanır ve nerede bitirilir?" sorusu yaman bir soru doğrusu. Onu ürettikleriyle, başarılarıyla, ödülleriyle, yaşamından cımbızlanmış hikâyeleriyle anmak, harmanlamak da bir yol tabii ki. Ancak biraz da kolaycılık, matlık kokar böylesi. Oysa Münir Özkul'un o muhteşem tiradında söylediği gibi, oyuncular yok olsalar da, replikleri uçuşup sinip bir yerlere saklanmıştır perde kapanınca.
Unutulmaz unutulmaz!..
Ve perdesi hep açık duran yaşam sahnesinde öznelerini, sahiplerini yitirseler de bir gün ansızın çıkıp yine ortaya dökülecektir o replikler. Gök kubbede yegâne 'baki' olarak kalabilen hoş sedalar olarak yine uçuşacaklar ve biz bir kez daha anımsayacağız repliklerin efendilerini...
O zaman buyurun bütün zamanların en "has" filmlerinden birine, Eşkıya filmine. Ve orada Kamuran Usluer'in akla ziyan bir ustalıkla yaşattığı Eşkıya Berfo'nun unutulmaz repliklerine...
İhanet aşkın bedeli
Berfo: Sevdiğin kadını kıytırık bir herifin hayatı için harcadın. Halbuki o kadın seni bir ömür bekledi. Hayatın sevda karşısında ne önemi var?
Baran (Şener Şen): Doğru... Sevdanın karşısında hayatın ne önemi var.
Berfo: Sen yapabilir miydin benim yaptığımı? En sevgili arkadaşına ihanet edebilir miydin? Onu jandarmaya şikâyet edebilir miydin? Arkadaşının altınlarını çalabilir miydin? O altınlarla arkadaşının sevdiği kadını anasından babasından satın alabilir miydin? Arkadaşını ölüme gönderebilir miydin? Ama ben yaptım... Aşkım için yaptım. Şimdi sen söyle bana hangimizin aşkı Keje'ye daha büyük. Hangimiz Keje için bu kadar günaha girmeyi göze alabildik? Ben bunları yaptım. Çünkü âşıktım. Vurulmuştum, ölüyordum aşkımdan. Bu aşk için ben cehennemde yanmaya hazırım. Ya sen?"
Değil mi abi?..
O binlerce gönüldeşi gibi sanata, aktörlüğün büyüsüne beter sevdalanmış bir adamdı. Yokluğa, zorluğa, horlanmaya, paylanmaya on yıllar yılı kan-ter akıtmaya, buna rağmen "gık" dememeye, şikâyet etmemeye, en büyük sevdasını, tiyatroyu tepeden tırnağa solumaya adanmış bir hayatın adamıydı. Ve o hayatı da arzuları uğruna yordu, yıprattı, zorladı. Ama ne gam değil mi Kamuran Abi; "Sevdanın karşısında hayatın ne önemi var?.." Değil mi?