İsrail'de bu hafta hareketli başladı. Ülkede oldukça güçlü olan sağ görüşlüler büyük bir örgütlenme yaptı ve Gazze Şeridi'nden Ağlama Duvarı'na kadar el ele tutuşarak 30 kilometrelik bir zincir oluşturdu... Amaç Gazze'deki yerleşim birimlerinin boşaltılmasını protesto etmekti. Bu medyatik gösteriye yaklaşık 130 bin kişinin katıldığı söylendi ama biraz üfürme gibi geldi rakam bana. Bu eylem en başta Saron'un tek taraflı ayrılma planına ve Gazze Şeridi'ndeki Yahudi yerleşim birimlerinin boşaltılmasına karşı organize edildi. "Böyle ayrılık olmaz böyle yalnız kalınmaz" şarkısına rahmet okutacak sloganlar atıldı Şaron Planı aleyhine.
PERUKLU DİNDARLAR
Katılımcıların çoğu aşırı dindarlar. Kadınlar tesettür eteğiyle ve saçları görünmesin diye peruklar takarak katıldı eyleme. Yani Filistin'de Arafat nasıl "karşı çıkılan kişi" haline geliyorsa aynı akıbet Şaron'u da bekliyor gibi... Bu "zincir"e Milletvekili Shiransky ileİsrail Parlamentosu Başkanı Rubi Rivlin'in de iştirak ettiğini söylersem Başbakan Saron'un eski parlak günlerini arayacağına siz de hükmedersiniz değil mi?
CANNES SAHİLİ GİBİ
Sizi çok fazla siyasetin, gösterinin, içine çekmeyip şöyle plajlara doğru götüreyim mi? 10 yıldır gitmediğim İsrail'in özellikle sahillerinde büyük gelişme gördüm. Devasa otellere yenileri eklenmiş, kumsallara konuşlanan gazinolar, barlar hele de geceleri Cannes, Nice sahil şeridine benzer hale gelmiş. Türk Birliği yöneticilerinden Bay Momo ve arkadaşları oraları gezerken çekirdeksiz karpuz yiyip şaşırdığımı görünce; "Bu da bir şey mi? Buzdolabına güzelce istif edilsin diye küp şeklinde karpuz yaptı bizimkiler" diyor...
REİNA AÇSAK YA!..
Gece hayatının biraz da Televole yaşamlarına endeksli olduğunu gözlüyorum. Laila, Reina tarzı eğlenceleri Türk televizyonlarından kopya çeken İsrail gençleri ve müteşebbisleri benzer mekânlar yapmaya çalışıp "eh işte" diyebileceğimiz kadar da başarılı olmuşlar. En ünlü bar olan Escobar'da çekim yapıp altına yerli mekân adı yazsak kimse farkı fark etmez. Giyim kuşamdan (doğrusu neredeyse giyinmeme kuşanmama olacaktı) saç şekilleri ve makyajlara kadar aynısının tıpkısı. Mehmet Koçarslan'la konuşup oraya bir Reina açması konusunda iknaya çalışacağım. Türkiye'den İsrail'e göç eden Yahudiler'in durumu biraz hüzünlü. Açıkça itiraf ediyor ve diyorlar ki; "Biz Türkiye'de Yahudi diye tanımlanırdık burada da Türk olarak tanımlanıyoruz. Bir türlü alışamıyoruz İsrail'in yerlisine. Onlar birlikte okumuş, birlikte askere gitmiş, birlikte anı biriktirmişler. Bir yer geliyor kopuyor muhabbet. Biz kendi aramızda hep Türkçe konuşuyor, hâlâ Sezen Aksu, Tarkan, İbo dinliyoruz. Televizyonlarımızın ilk kanalları hep Türkiye kanalları. Tuttuğumuz takımlar da ya Fener ya Cimbom ya Kartal. Buradayız ama hâlâ memleketi yaşıyor, özlüyoruz..." diyorlar... Kutsal topraklardan bu defalık da bu kadar sevgili okurlar. Umarım bundan böyle de oradan gelen haberler üzücü yakıcı sarsıcı olmaz. Barış ve aydınlık oralara da uğrayıp hükümran olur. Sevgilerimle...