Bir gün Trakya yönüne gitmek için TEM Otobanı'nı kullanmak isterseniz, sol elinize mutlaka bir eldiven geçirmeyi unutmayın. Çünkü otoban girişindeki bilet kabinlerini egzoz gazlarından kapkara bir is kaplamış hallerde. Vatandaşlardan sürekli şikâyet geliyor. Konuyu ve eleştirilerini Karayolları Genel Müdürlüğü'ne elli defa bildirmişler ama tısss!..
Soru yanıttan evla
Bir başka yurttaşmız hem kızıp hem şakalaşyor. Özellikle bazı genç muhabirlerin soru sormayı bilmediğini söyleyip ekliyor; "Cevaptan daha önemlisi sorudur. Sorunun kallavi olması cevabı da nitelikli kılar. Gençler laf olsun diye soru soruyor, hem bilgilenemiyor hem doğru dürüst yanıt alamıyorlar."
Şamataya bak!..
Bu ince eleştiriden sonra ağzımız tatlansın notu düşerek soru sorma üzerine bir de fıkra anlatıyor yazısında. Bakın nasıl sorulurmuş soru:
İki arkadaş, sigara içerken İncil okunup okunmayacağı konusunda tartışmaya başlamışlar. Sonuç alamayınca Papa'ya sorup izin almaya karar vermişler. İkisi de Papa'nın yanına gidip sırayla sormuşlar:
- Papa hazretleri, ben İncil okurken canım sigara içmek istiyor. İçebilir miyim? Tabii ki Papa'nın cevabı olumsuz:
- Oğlum, İncil okunurken Tanrı'yla ilgilenmen lazım. Tanrı'yla ilgilenirken de dikkatinin dağılmaması lazım. O nedenle, İncil okurken sigara içilmez.
İkinci soruyu diğeri sormuş:
- Papa hazretleri, sigara içerken canım İncil okumak isterse okuyabilir miyim?
Papa'nın cevabı ise şöyle olmuş;
- Oğlum, her nerede ve ne koşulda olursan ol, İncil okuma isteği duyarsan okuyabilirsin.
Bir mahalle haberi
Ufak tefek gözetmeden vatandaş dertlerini paylaşmaya devam edeyim. Bakın ne diyor Çiğdem Balcıoğlu; "Devletten beklediğimiz yardımı göremediğimiz için biz de medyaya sığınmaya kara verdik. Efendim ben Yeşilköy Ahmet Taner Kışlalı Sokakta oturuyorum. Oturduğum yer Yeşilköy sahiline çok yakın olduğu için yıllardır sabahları ve ak- şamları sahile spor yapmaya giderim. Ama son bir aydır bu sahilde öyle şeyler oluyor ki biz Yeşilköy sakinleri olarak buraya gitmeye çekinir olduk. Etrafı tinerciler ve gaspçılar sarmış durumda. İnsanları inanılmaz derecede rahatsız ediyorlar. Bu da yetmezmiş gibi piknik yap- maya gelen bazı insanlar burda ateş yakıp, yaktıkları ateşi söndürmeden çekip gidiyorlar. Allahtan henüz yangın çıkmadı... Şikâyetlerimi dikkate alıp yardım edeceğinizden hiç şüphem yok. Şimdiden teşekkür ederim.
Antalya'dan ne geldi
Antalyalı sanat severler, Devlet Senfoni Orkestrası'nın kapatılarak Antalya Devlet Opera ve Balesi Orkestrası ile birleştirilmesine karş çıkıyorlar. Diyorlar ki; "Senfonik orkestranın, opera orkestrası ile birleşmesi mümkün değildir!.."
Sonra araştırdım, karıştırdım ve işi bilenlere raconu kestirdim. Senfoni ve opera asla birleşemezmiş. Çünkü bir senfonik orkestranın opera orkestrasıyla birleştirilmesi mümkün değilmiş. Bütün dünyada senfonik orkestralar ve opera orkestraları ayrı olurmuş. Bu olay kadro sıkıntılarının kitabına uydurularak çözülme manevrası mı yoksa? diye sordum. "Hayır sanmayız" dediler. "Bu sadece kültürel gelişimin engellenmeye çalışılmasıdır. Açıklaması da, anlamı da budur" diye görüş bildirdiler... Üzerine bunca laf ettiğim olayın kararı kültür bakanı tarafından imzalandı. Şu anda başbakanlıkta imzalanmak üzere bekliyor. Acaba Sayın Mumcu bu olayı bir daha gözden geçirebilir mi? Hani elçiye zeval olmaz kabilinden bir diyeyim dedim de...