Göksel çocuğun öyküsünü yazmıştım geçen gün. Şişhane altlarında,
Bedrettin Mahallesi'nde bir evde, nohut oda bakla sofa hallerde oturan yoksul ailenin ve Göksel çocuğun dramını yazmıştım. Hani hem zeka hem beden özürlüydü, hani hırsızın deyyusu oturaklı sakat arabasını çalmıştı onun. Hani ailesi günde 4 kez altını temizleyip, bezini değiştirmekten iflas hallere gelmişti.
Çuval dolusu
Sonra da şöyle bitmişti yazım; "Neticeten istedikleri bunlar işte... Oturaklı bir sakat arabasıyla bir de biiir çuval dolusu çocuk bezi her ayın başı...
Len üç vakte kadar bulmazsam adam değilim be! Söz verdim mi tutarım, bulurum dedim mi ille bulurum, uçarı kaçarı yok... Peki var mı bana destek atacak iyi kişiler?..
Haklıyım ohh!..
Ben bu sözü verirken haybeden efelenip gürlemedimdi elbet. Kim ne derse desin, devran, devir ne olursa olsun, kendi insanımıza olan inancıma güvencime yaslanıp da ettimdi o lafları. Ve bakın, okuyun ki haklı çıktım...
Altın yürek
Uzatmadan söyleyeyim. Önce bir mail bombardımanı başladı. Memleketin her bir tarafından ucundan acuk da olsa yardım etmek isteyen, hesap numarası soran, "biz ne yapabiliriz?" diyen nice insan evladı çıktı. Bunların arasında en çarpıcılardan biri 8 yaşındaki bir çocuktan gelen teklifti. Bursa'dan yazan o küçük kardeşimiz, o altın yürekli Selim Sezer şöyle diyordu:
Trenimi mi versem?..
"Savaş Amca. Geçen gün babam gazeteyi okuyunca kötü oldu. Annem ne olduğunu sorunca da o yazıyı gösterdi. Sonra annem de okudu yazıyı. İkisi de ağlamaya başlayınca ben şaşırdım. Bana da okuttular, ben de çok acıdım Göksel çocuğa. Onun tek oyuncağı sarı süpürgesi diyorsun. Başka oyuncağı yokmuş galiba. O zaman kabul edersen şayet, sana birkaç oyuncağımı göndermek istiyorum. Trenimi, Kızılderili çadırımı ve bazı eşyalarımı ona götürürsen çok sevinirim..."
Diyor ki
Sonra bir mesaj geldi cep telefonuma. Çeken Kütahya Porselen'in yönetim kurulu başkanı Nafi Güral'dı. Diyordu ki; "Savaş Bey. Siz 70 milyonun abisisiniz sanki. Göksel çocuk olayını okudum ve içim ezildi. Onun sakat arabasını hemen temin edeceğiz. Ayrıca başka neler yapabilirsek hazırız..."
Müjdenin büyüğü
Ve sonunda bir başka telefon geldi ki; o evde en çok ihtiyaç duyulan şeyin, çocuk bezinin kaynağı hem de öyle 3-5 aylık değil, kaydı hayat şartıyla bulundu. Türkiye'nin önde gelen çocuk bezi üretici firmalarından Evyap'ın halkla ilişkilerinden Esra Bal kardeşimiz aradı ve müjdeyi verdi. Patronları çok duygulanmış bu olaya ve karar vermişler; "Göksel çocuk için günde 4 adetten hesap ederek ayda tam 1200 çocuk bezini götürüp kapılarına bırakacaklar ömrü boyunca."
İçimden gelen!..
Söylediklerini daha fazla yazıp aslında gizli kalmasını istedikleri bu erdemli davranışı örselemek istemiyorum. Ama şu kadarını bilin ki; "Hoş, iyi ve sıcacık insanlar hepsi de..."
Daha ne, daha ne yazayım ki sevgili dostlar? Herkesi kucaklamak geliyor içimden. Ve dönüp dönüp şöyle bağırmak; "Heeyyy Göksel çocuk. İnsanlık ölmemiş he heeey!.."