Antalya'dan gene birtakım dedikodular... İki jüri üyesi "en iyi film" seçilen eser yerine bir başkasını övmüş...
Över över, ne var bunda?
Tabii "adamını kayırdı", "ağırlığını koyup bastırdı" gibi dedikodular çıkmış...
Çıkar. Altın Portakal'da ayak oyunu da bitmez dedikodu da.
***
Antalya'da jüri üyesi olmak gafletinde bulunmuştum, yıl 1990.
O tarihte SABAH gazetesinde köşe yazarıydım (bir arpa boyu yol gitmemişiz yani!)
Başlıca iki film çekişiyordu:
Halit Refiğ'in "
Karılar Koğuşu" ile
Yusuf Kurçenli'nin "
Karartma Geceleri"...
Biri
Kemal Tahir'in, öteki
Rıfat Ilgaz'ın romanlarından alınma.
Bunlardan birincisi, birtakım eşekler tarafından "
sağcı" kabul ediliyordu...
Çünkü işin içinde Halit Refiğ ve Kemal Tahir vardı. Üstelik yapımcı da
Türker İnanoğlu.
Film baştan sona bir
Nazım Hikmet güzellemesiydi. Filmin sonunda, Kemal Tahir'i oynayan
Kadir İnanır, duvarında asılı Nazım portresine baka baka bunu açık açık da dile getiriyordu... Filmde şu ya da bu nedenle dar yere düşmüş insancıkların dramları işleniyordu...
Bu film sağcıymış!
Gene mapus damına düşen bir başka yazarın dramını Tarık Akan (elbette!) oynuyordu.
Tarık solcu ya... İyi bir oyuncu olmayabilir, kütük gibi kameraya baksın yeter...
Kadir İnanır'dan farkı, birinin oynaması, ötekinin işkence sekansında soyunmasıydı!
Jüri müri palavraydı... Kimin kime ve neye oy vereceği başından belliydi.
Zaten tartışma falan da olmadı.
Jüri başkanı, bir başöğretmen edasıyla, önüne bakmayanları, kendi aralarında konuşanları azarlıyordu.
Maç berabere bitti.
Ödüller "
kardeş payı" yapıldı.
Kadir ödül aldı ama Tarık da aldı.
Yönetmen ödülü de paylaşıldı.
Meslek hayatının en başarılı çalışmasını yapan Hülya Koçyiğit ödüllendirildi ama çok iyi oynayan Perihan Savaş güme gitti. Haksızlığa uğrayan bir başkası da Tuncer Necmioğlu'dur (Mazmanoğlu Abdullah kompozisyonu unutulmazdır.)
Ayşegül Ünsal, keza...
Bu arada, o nefis "
Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni" filmi, politika uğruna
harcandı.
Tövbe ettim, bir daha da hiçbir yarışmaya bulaşmadım.
***
Bu memlekette, "
Karılar Koğuşu" isimli eserin "
ayıp oluyor" diye adı değiştirilmiş, "
Kadınlar Koğuşu" yapılmıştır.
Bu memlekette, birtakım ayak oyunları uğruna, Nazım Hikmet'in övüldüğü filmi sağcı sayacak eşekler yaşarlar.
Benim onlardan niçin sıtkım sıyrıldı sanırsınız?