Şimdi bir de tasaları şu:
Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı, Karamollaoğlu da onun yardımcısı olursa bu ikisi nasıl anlaşacaklarmış?..
Hiç sorun değildir. Kemal Bey gibi dün ak dediğine bugün gözünü kırpmadan kara diyebilen bir adamla elbette anlaşırlar.
Tabii bunun için önce seçimi kazanmaları gerekecek...
Aslında dertleri bu değildir.
"Özlediğimiz Kemalist diktayı bu durumda nasıl kurabiliriz?" endişesi içindeler.
Eh, CHP'yi Kemalist sanan saftirik bu zokayı tıpış tıpış yutacaktır da...
Gerçekten bir dikta kurabilirler mi?
Bütün o "demokrasiyle taçlandırmak" palavralarını aşıp...
Ellerinde müthiş bir güç olacaktır.
Bundan vazgeçeceklerini sanmak gaflettir.
Özledikleri "Atatürk devrimleri" falan değildir.
Bugün en koyu şeriatçının bile bir soyadı var, Latin alfabesi kullanmak zorunda, kadınların oy hakkını da ancak bir Taliban ya da bir Vehhabi yönetimi engelleyebilir.
Özledikleri, memur diktasıdır.
Otuzlu, hele hele kırklı yılların zagonu...
Bürokrasinin ülkeyi öyle "vesayetle" falan da değil açık seçik yönettiği, memurun kral olduğu, birçok ayrıcalığa sahip bulunduğu dönem...
Memurun halka köpek muamelesi ettiği dönem...
O zaman "öküz Anadolulu" derlerdi, şimdi "ampul kafalı" diyorlar, temel aynı.
O zamanlar darbe yoktu, çünkü darbe yapmalarına gerek yoktu.
Darbe, ancak iktidar ellerinden gidince akıllarına geldi.
Daha 1950 yılında bile vıkvıklanmışlar, İsmet Paşa'ya "Şunları devirelim" demişler...
On yıl sonra sormadılar bile.
Ondan sonra da, kurmuş oldukları bütün vesayet tuzaklarına rağmen iktidara dönen sivil yönetimleri hiç hazmedemediler, dönüp dönüp darbe yaptılar, dönüp dönüp... 1971, 1980, 1997... Birkaç da girişim...
***
1950 yılında "karşıdevrimin iktidara geldiğini" hep söylediler, şimdi de söylerler.***
Basında vahşi muhalefetin başını çeken ekibe de çok gülüyorum.