Biz askere sessiz sedasız gitmiş, sessiz sedasız gelmiştik.
Ortada yaygarası koparılacak bir şey olmadığını düşünüyorduk.
Hiç de mutlu değildik giderken.
Ama gelirken "Muhabbet iyiydi, biraz daha kalsaydık" dediğimiz de olmuştur.
Kaldı ki bizim giderken "konvoy oluşturacak" lumpen arkadaşlarımız da yoktu.
Şimdi lumpenler bir de yol kesiyorlar, bir de sağa sola ateş ediyorlar...
Bu tabii varoşlarda yaşanıyor.
Niçin bu kadar seviniyorlar?
Askere giden "esas çocuk" da o kadar seviniyor mu bakalım?
Konvoy yolu kapatıyor, bu arada bol bol "drift atılıyor"... Marşlar söyleniyor, sonra tabancalar çekiliyor, havaya ateş ediliyor.
Her zaman da havaya değil tabii, kimi zaman birisinin üstüne.
Düğünlerde "damat vurmak" gibi bir gelenek var, burada da asker vurmak oluyor mu?
Yahu o çocuğu PKK vuracaktı da şehit olacaktı...
Ya da Yunan askeri falan işte.
Siz çocuğu daha savaşa giremeden yok ettiniz. Temel eğitim bile alamadı.
Kime çalışıyorsunuz?
***
Kimseyi bu şekilde öldüremezse ya eşini öldürüyor ya sevgilisini.
Sorarsan kader kurbanıdır...
"Ruhunda artakalmış vahşet hissi"... Andre Maurois öyle derdi.
Bu rezilliği sağcılara özgü sanmayınız.
Solda da çok görülmüştür.
Yetmişli yıllarda birbirlerini öldürmekten özel bir zevk alıyorlardı.
Amerikan gizli servisi, ruhlarında artakalmış bu vahşet hissinin üstüne oynadı.
Ek yerimizi biliyordu.
Kimisi işçi sınıfını kurtardığını sanıyordu, kimisi vatanı kurtardığını.
Hep birlikte okkanın altına gittiler.
***
"Maganda" denilip geçiliyor.
Bu, lumpenproletaryadır.
Köylülükten çıkmış ama şehirliye dönüşememiştir.
Ahlak düzeni yoktur. Kural tanımaz.
Çok tehlikeli şekilde büyümüştür.
Çoğunluğunu bunların oluşturduğu toplumun sonu kötüdür.
Şimdiden yazalım da, ileride ülkemizin berbat halini inceleyecek olanlar "Kimse farkına varmamış, kimse uyarmamış" demesinler.
Hoş, uyarsan da ne olacak?
Enteller "Kadın cinayetlerine son" yazınca kadın cinayetleri azalıyor mu?
Kadın okuyucunun yüreği biraz serinliyor, o kadar.