Cumartesi günü CHP İstanbul'da "büyük" bir miting yapacak.
Bursa'da yapacaklardı, İstanbul'a aldılar.
Konu görünürde Canan Kaftancıoğlu, aradan Osman Kavala'yı da çıkaracaklar. (Programa ilaveten Selahattin Demirtaş da var mı?)
Ortaya bir fikir koyacak, bir proje sunacak falan değiller. Yalnızca protesto ve hükümete giydirmece...
Bakarsınız Kılıçdaroğlu daha önce yaptığı "elektrik şovuna" yeni bir boyut katıp bir ara mikrofonun sesini de kapatır, "hain iktidar bizi susturmak istedi!" Bu aslında bir "gövde gösterisinden" başka bir şey değil. Böyle mitinglerle falan Yargıtay kararlarını değiştiremeyeceklerini bilirler.
CHP'li gazeteciler şimdi mitinge "aşırı sol örgütlerin" de maydanoz olmalarından korkuyorlar... Canan Hanım'ın siyasi geçmişi bunu düşündürüyor...
Onu, hanımı İstanbul'a il başkanı yaparken düşünecektiniz.
Taksim'de de böyle olmamış mıydı? Masum bir "ağaç protestosu" gibi başlayan eylem iki gün içinde çeşitli örgütlerin eline geçmiş, aileler çocuklarını kollarından tutup eve götürmüşler, meydan polisle dalaşmak için yanıp tutuşan "goşistlere" kalmıştı.
Bakalım PKK da uslu duracak mı yoksa bir çuval inciri berbat edecek mi?
Bir de bakalım, CHP'nin göstereceği gövdesi kaç santimetro?
Kazma basın, katılanları en kalabalık gösterecek açılardan resimler çekecek ve "izdiham" diyecekler, "işte geliyor" havası yapacaklar. "Kitleler CHP'ye koştu" falan.
Bir zamanlar "cumhuriyet mitingleri" vardı, hatırlarsınız. Sanki diğer partiler imparatorluk partileriydi.
Bayağı büyük kalabalıklar topladılar.
Peki neye yaradı?
Çünkü ıkına sıkına topladıkları 500 bin kişi, İstanbul'un seçim sandıklarında hepi topu 5 mebus ediyordu...
Yetinmediler, ittire kaktıra o 500 bin kişiyi "5 milyon" diye salladılar.
Sonra da şaştılar, nereye gitmişti bu 5 milyon kişi yahu?
Bir zamanlar halkımız Osman Bölükbaşı'yı da böyle kandırırdı:
Mitingleri olağanüstü kalabalık geçerdi, alkış kıyamet, sonra seçimde fosss...
Gene öyle olacak galiba.
Hep kendi kendilerini "gaza" getiriyorlar, bu sefer tamam! Bu sefer bitti bu iş! Geliyor gelmekte olan!
Sonra da gene büyük bir düş kırıklığı.
Bir bakıyorlar, gelmekte olan meğerse gene Erdoğan'mış.
Önümüzdeki pazar gününün yazısını okudunuz.