Yetmiş yıllık ömrümde ne bir tek kere halay çektim ne de nasıl çekileceğini bilirim...
Çünkü ben şehirliyim.
Halay bir köylü eğlencesidir.
İşçimiz pek sever, neşelendiği zaman...
Çünkü işçimiz köyden gelmiş ama şehirli olamamıştır.
Fransa bunu yüz elli yıl kadar önce çözdü.
Biz çözemedik. Köylü kitlesini sanayi yatırımlarıyla "soğuramadık"...
Sanayi kurduk kurmasına ama köyden şehre o amansız göçe yetmedi.
Cumhuriyet yönetimi eğitime önem verdiği kadar sanayileşmeye de verseydi belki bu kadar köylü yığılması olmazdı... Geçiş yavaş yavaş gerçekleşirdi.
1 Mayıs'ta gene bol bol halay çekildi.
Yurdun çeşitli yerlerinde aşağı yukarı 140 bin kişi katılmış.
Bunun kaçı gerçekten işçidir, kaçı onlara eklemlenmek isteyen aydınlardır, bilemem.
Bir de "polisten dayak yeme zevkini" tatmin etmek isteyenler var tabii.
164 kişi Taksim'e yürümek istemiş, derdest edilmişler.
Çatıya çıkıp pankart asmaya çalışanlar da olmuş.
Ne elde ettiler böylece? Buna "yarasını kaşımak" derler.
Kendi kendine kaşımak yetmiyor, ille polis copu kaşıyacak.
Gezi olaylarında da "babasından duyduğu 'polisle çatışmaya girme' keyfini" yaşamak isteyenler vardı...
FETÖ bundan yararlandı.
Oysa sendika temsilcileri şimdi Taksim'e de gittiler, anıta çelenk de koydular.
O anıtın "solla" uzaktan yakından ne ilgisi olduğunu anlayabilmiş değiliz.
Hadi Kılıçdaroğlu'na muhalif "CHP içi Kemalistler" yapsalar anlayacağız da...
***
Mitingde üç dilde konuşma yapılmış.***
Uluorta Kürtçe nutuk atabilme hakkını onlara tanıyan Tayyip Erdoğan'a bari küfretmeseler. Ayıp oluyor.