Fiyatlar alıp başını gidince Şeyma da unutuldu Serenay da.
Bir de koku çıktı İstanbul'da, o biraz "kıyl-ü kaali mucip" oldu.
Deprem habercisiymiş!
Dıngıllar bunu açık açık söylemeye utanıyorlar da, "Acaba mı" diyorlar.
Bu iş biraz "Çip takıyorlar" safsatasına benzedi.
Ama bu konu psikopatlara bırakılamayacak kadar ciddidir.
Bilim adamları "Öyle saçma şey olmaz" diyorlar ama basın bildiğini okuyor.
Ve dön dolaş bildik yaveler tekrarlanıyor:
Önlem alınsın.
Önlem mönlem alınmamıştır ve alınacağı da yoktur.
16 milyon kişilik bir ucubenin önlemi olmaz. Kibarlık olsun diye siz isterseniz "megakent" falan da diyebilirsiniz.
Otopark yapılan ya da inşaata giden birkaç metrekarelik "toplanma alanlarını" arayın bulun da prova yapın... "Deneme alarmı" verin, bakalım kaç kişi gelir? Burası Almanya mı kardeşim?
Hiç kimse depremi iki-üç gün önceden bilemez. Kandilli iki-üç saniye önceden bilebilir ki bunun da hiç kimseye faydası olmaz.
Herkes biliyor ki büyük bir deprem öncelikle güney kıyısını, özellikle varoşları vuracaktır.
Yani çürük çarık ve çirkin binaları...
Televizyon haberlerinde sık sık gösterilen "Balkon çöktü, çatı uçtu, istinat duvarı bilmemne oldu" haberlerine bakın, o binaları ve içindeki insanları neyin beklediğini görün.
Tahminen 1 milyon kadar kişi ölecektir.
Belki daha da fazla.
"Be biz Osmanlılarız, bizde çok adam bulunur" felsefesi uyarınca buna da vah vah denilip geçilecektir.
O kadarcık(!) lumpenin ölmesi kimseyi bozmaz.
Hayatta kalanların nerede barındırılacakları, ne yiyip ne içecekleri de ayrı ve dev bir sorun olacaktır.
Fakat ceset toplama ve gömme ciddi bir problem çıkaracağından, salgın hastalık riski artacaktır.
Korona kurbanlarını usturupla gömmeyi başardık, bu sefer sayı çok artacak, başa çıkılamaz boyutlara ulaşacaktır.
Doktor yetmeyecek, hemşire yetmeyecek, ambulans yetmeyecek, ilaç yetmeyecektir.
Sinirler büsbütün bozulacaktır. Şu anda da ruh sağlığımız hiç yerinde değildir zaten.
Saldırı, talan ve yağma olayları alıp başını gidecektir.
Güvenlik kuvvetleri her saldırıya yetişemeyeceklerinden, kendi hukukunu koruma yani silahlı karşı koymalar da başlar...
Bendeniz zaten deprem olmasa da yakın zamanda bir "lumpen ayaklanmasından" endişe ederim.
Kaçabilen büyük ve küçük burjuva kuzeye kaçıyor, milyonlarca lira bastırıp yüksek duvarlar ve kulübeli koruma görevlileri arkasında kendini güvenceye alıyor.
Kaçamayan ne yapsın?
Tevekkülle bekleyecektir.
Otursun tartışsın, yatay atılım mı düşey atılım mı? Kuzey fayı mı güney fayı mı?
Sanki öyle ya da böyle olsa bir faydası dokunacak.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz