Söze "bizim zamanımızda" diye başlayacak yaşa geldik de geçtik bile...
Bizim zamanımızda bir "beden dersi" vardı.
Beden eğitimi... Kimine göre jimnastik... "Cimlastik" diyen de yok değildi.
Haftada bir saat, o da değil, elli beş dakika.
En "kofti" derslerden biriydi. "Resimiş" dersi gibi. Not ortalamasını yükseltmeye yarardı.
Her Türk genci doğuştan asker olduğu için nasıl "askerlik" dersinden mutlaka tam numara alınıyorsa (bunun da adı "milli güvenlik"), beden dersinden de tam numara alınırdı. Pek pek "iyice lapacılar" biraz daha düşük not alırlardı, sekiz falan yani.
Beden dersi, diğer iki ders arasına sıkıştırılırdı.
Fizik sözlüsünden çıkıp beden dersine girer, ondan çıkıp kimya yazılısına girerdik.
Arada kalan süre beş dakika.
Ter içinde, toz içinde, yorgun argın beş dakikada soyunup giyinecektin.
Giyinme de sınıfta, öyle "jimnastikhanede" falan değil.
Duş yapmak tasavvur bile edilemez bir lükstü.
Okulda "hamam" vardı ama girmek yasaktı.
Zaten beş dakika, hamamın kapısına varana kadar geçecekti.
Okulda mükemmel kapalı saha tesisleri vardı, Faik Üstün İdman Salonu vb.... Kullanılmıyordu. Girmek yasaktı.
Anlı şanlı Galatasaray...
Kalıyordu bahçede top oynayarak "kendini yetiştirmek"...
Grand Cour toprak sahaydı, koca koca taşlar fırlamıştı yerden, düşmek tehlikeliydi.
Konuk yabancıların bilemedikleri bir "duvar pası" özelliği vardı, alanın bir yanında çizgi mizgi olmadığından duvar ve parmaklıklı zemin kat pencereleri saha içi sayılıyor, topu duvara çarptıran kapıp gidiyordu rakip oyuncunun şaşkın bakışları arasında.
Grand Cour, spor yapmaktan ziyade sigara içmek için kullanılıyordu.
Nitekim, Ferhan Şensoy'la sigaralarımızı yakar, maç yapanlara "koşturuyor salaklar" gözüyle bakardık...
İşte biz böyle eğitildik ihvanlar.
Onun için de bu yaşımda hipertansiyon, diyabet, varis yakama yapıştı.
***
19 Mayıs 1967 günü yaklaşıyordu...***
Sonra Robert Kolej'e bir gittik ki, aman Allah...