Ekrem İmamoğlu bir "demokrasi şenliği" düzenlemiş.
Daha önceleri "temel atmama töreni" düzenlerdi...
Ne münasebetle? Belediye reisi olması dolayısıyla. İkinci yıldönümünü kutluyor.
Bu demokrasiymiş.
Peki daha önce belediyeye gelenler "darbeyle" mi gelmişlerdi?
Evet, Refik Tulga, Şefik Erensü, İsmail Hakkı Akansel falan öyle tabii, (Bir de "Tırtıl Paşa" vardı.)
Peki Bedrettin Dalan nasıl gelmiş?
Onu bırak, Haşim İşcan nasıl gelmiş, Ahmet İsvan nasıl gelmiş? Aytekin Kotil nasıl gelmiş?
Sen o zamanlar çocuktun, bileceklerini sorayım:
"Sizin" Nurettin Sözen nasıl gelmiş?
Tayyip Erdoğan'ı hiç saymıyorum, "ampul kafalıların" oy verdiği seçime demokratik mi denirmiş?
Ali Müfit Gürtuna'yı, Kadir Topbaş'ı falan da saymıyorum, çünkü "halk cahil"...
Ekrem kazanınca "şenliklik" demokrasi.
CHP'lilerin ota bota "demokrasi, özgürlük" falan diye isim koyduklarını biliriz, Demokrasi Parkı, Özgürlük Caddesi falan...
Örneğin, bildiğimiz Maçka Parkı'nın demokrasiyle uzaktan yakından ne ilgisi vardır?
Yani eskiden oraya halk giremiyordu da CHP Beşiktaş ilçesini kazanınca zincirleri kırılıp kapıları mı açıldı?
Bu tür gayretkeşlikler buram buram "özenti" kokarlar.
Ama Ekrem'in belediye reisi olmasının ikinci yıldönümünü kutlamak biraz da zevzeklik kokuyor.
Demek cumhurbaşkanı olsan "cülus şenlikleri" de düzenleyeceksin!
Ekrem, bir daha şenlik düzenlersen İsmail'i de al sırtına çıkar, birlikte iki tur atın.
Halk da demokrasi nasıl olurmuş görsün.
Oradan da otele gidersiniz.
İki kadeh bir şey içer, "eski günleri" yâdedersiniz.
Gazeteci geçinenlerin program konuklarına soruları önceden verdikleri demokratik günleri...
***
ÇAKMA MİLLİYETÇİLİĞİ YEMEZLER
Kılıçdaroğlu durup durup ikide bir "Süleyman Şah Türbesi'nin taşınmasını" mesele yapmaya çalışıyor.
İktidarı "bayrağı indirip kaçmakla" suçluyor, kimi zaman daha ileri gidip "vatan toprağını düşmana teslim etmekle" itham ediyor.
Ama kimsenin umurunda değil.
Kimseyi ırgalamıyor.
Bu memlekette "milliyetçi hamaset" yapmaya kalkacak en son kişidir.
Bir kere, o türbenin asıl yeri orası da değildi.
Baraj yapılacağı ve sular altında kalacağı için daha önce taşınmıştı...
Şimdi bir kere daha taşındı, yarın gene taşınır.
Eski yerine ya da herhangi bir yere.
Kaldı ki Süleyman Şah'ın gerçekte kim olduğu da tartışmalıdır.
Gerçek milliyetçiler dert etmediler de, tasası Amerikan politikasının Türkiye mümessiline mi düştü?
Bu tür laflar en ucuz, en kelek şekliyle "taşra politikacısı" ağızlarıdır.
Baksanıza, Muharrem de yapıyor!
***
AŞKTAN DA ANLAR
"Müzik yoksa aşk yoktur." Kemal Kılıçdaroğlu
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz