Sık sık görüyoruz onları: Kısacık saç, ense ve kulak üstü sıfırlanmak üzere, önde kakül, pis sakal, sarkık kolsuz fanila, uzun paçalı şort, ayakta terlik... Yaz ya da kış fark etmiyor.
Bira ya da kebap göbeği.
Elinde ya tabanca, ya bıçak, ya demir çubuk. "Beyzbol sopası" ucuz ama pek yaygın değil. Ya tanımıyorlar ya pahalı sanıyorlar.
Saldırıyorlar...
Bunlar çulsuz olanları. Bir de zenginleri var, arabayla "drift" atanlar, kaldırımda kadın ezenler...
Toplumda çok ağır basıyorlar.
İstanbul deyince artık akla gelen semtler de Esenyurt, Bağcılar, Avcılar falan oldu. Maçka, Şişli, Kadıköy bile duyulmuyor.
On yedi gün boyunca yasakları nasıl çiğneyeceklerini de her akşam televizyonda ibretle izleyeceğiz.
Televizyon bülteninin de maşallah bir siyasi haberler bölümü var, bir de "lumpen haberleri"... Cinayetler, adam şişlemeler, sopayla dövmeler, tekme tokat girişmeler o bölümde...
Gazeteler de lumpen zevkine göre düzenleniyor: Kim kime yelken açtı?
Eh, bunları izleyenler de hadi orta halli lumpenler olsun.
***
Bodrum'da toplam 60 adet yoğun bakım yatağı varmış. Bodrum Belediyesi "gelmeyin" diye neredeyse yalvarıyor.
İstanbul'da trafik kilitlendi, otogarlarda biletler tükendi, ek seferler kondu.
Bayram göçü gibi... Bayram "zayiatı" gibi ölü ve yaralı sayısını da izleriz, bakalım kaç yüz kişi koronadan, kaç yüz kişi de trafik kazasından gider...
Peki, kendi arabasıyla gidenler, gittikleri yerde arabayı nasıl çıkaracaklar trafiğe?
İstanbul'da kuyruğa girip can havliyle depo dolduranlar, o depodaki benzini nasıl ve nerede yakacaklar?
"Memleketine gidenler" virüsü taşımayacaklar mı?
Bilim insanları... Yani bilim adamları, bilim kadınları ve bilim şeyleri, "Bu bir tatil değildir" diye bağırıyorlar.
Hayır, bu bahar bir türlü ısınmak bilmeyen İstanbul'dan kaçacaklar, şimdiden denize girecekler. Deniz henüz buz gibi ama zarar yok.
Ya da havuza... Havuzlu yazlık evin tam kapanma boyunca kirası seksen bin papel. Üç haftalığına.
Mangal yapacaklar, parti verecekler.
Böylece "hükümeti kandırmış" sayacaklar kendilerini.
Ama virüsü kandıramayacaklar.
Bir kısmı ölecek.
Bir kısmı başkalarının ölümüne yol açacak.
Gittikleri yerde değil, dönünce.
"Korona tablosu" düşer gibi olacak, yeniden yükselecek.
Arkasından, tam kapanma olmayan bir tam kapanma daha gelecek.
Muhalif basın bir "Tam kapanma isteriz" diye yaygara edecek, bir dönecek "Kapanma olamıyor" diye.
Bundan bir yıl kadar önce "Virüsü Çin'den Tayyip getirdi" yazan teres bile çıkmıştı...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz