Bazı muhalif yazarlar bize Atatürk'ün basın özgürlüğüyle ilgili sözlerini hatırlatıyorlar. İyi ediyorlar.
Bakınız örneğin, Gazi Mustafa Kemal Paşa, 1923 yılında bu konuda ne demiş:
"Gazetelerden korkmamak icap eder. Onlar mevcut kanunlar dairesinde hürdür. İlmi ve içtimai tenkitler için kimsenin bir şey demeye hakkı yoktur. Matbuat hürriyetinden doğan mahzurların çaresi yine daha fazla matbuat hürriyetidir."
Böylece ilk cumhurbaşkanı, son cumhurbaşkanına "1 değil 2 Sözcü al" öğüdünü veriyormuş... Bundan bu anlam çıkarmış.
Atatürk'ün gazete reklamı yaptığını da böylece öğrenmiş olduk, ölümünden seksen iki yıl sonra.
Evet, utanmadan bunu da yazdılar.
Peki bakalım Atatürk o sözü söyledikten sonra neler olmuş?
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
6 Mart 1925 tarihinde Son Telgraf, Sada-yı Hak, İstikbal ve Presse du Soir gazeteleri kapatılmış.
Arkasından 14 Nisan'da Tanin, Tevhid-i Efkar, Sebilürreşat, Aydınlık ve Resimli Ay isimli gazete ve dergiler de kapatılmış.
Bunun arkasından Vatan ve Vakit gazeteleri de kapatılmış.
Sahip ve yazarları tutuklanmışlar ve
İstiklal Mahkemesi'nde yargılanmışlar.
14 Eylül 1930 tarihinde Yeni Asır yazarı Behzat Arif ve sorumlu müdürü Abdullah Abidin üç buçuk yıl hapis cezası yemişler.
Hizmet gazetesi müdürü Bedri ve başyazarı Zeynel Besim de tutuklanmışlar.
19 Ağustos 1931 tarihinde Yarın gazetesi kapatılmış.
Sahibi ve başyazarı Arif Oruç'un bundan hemen sonra çıkardığı Mücadele gazetesi de ilk ve tek sayısından sonra hemen kapatılmış.
***
Daha başka neler olmuş?
5 Aralık 1941 tarihinde Vatan gazetesi 45 gün süreyle...
Daha sonra
Charlie Chaplin'in "
Diktatör" filminden bir görüntü yayınladığı için gene...
Hepsi buraya sığmayacak.
Bunlar en sivri örnekler.
Milli Şef devrinin yasaklarını öğrenmek istiyorsanız değerli duayen
Altan Öymen'e soracaksınız.
Ondan sonra zaten "
karşıdevrim" başladığı için (Sözcü gazetesi öyle diyor) o yeni devirlerin kapatılan gazetelerine hiç girmiyorum, adı üstünde karşıdevrim...
Bunu onlara bırakıyorum. Ar damarlarında çatlak görmedik azıcık yer kaldıysa, 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül cuntalarının kapattığı gazeteleri de yazsınlar.
Bakalım nasıl savunacaklar?