Stanley Kubrick'in ünlü filmi "2001" Emek Sineması'nda gösterime girdiğinde bir de anket yapmışlardı. Sinemanın girişinde kocaman bir pano, seyirciye soruyorlar: Filmdeki kara taş sizce ne olabilir?
Tanrı diyen budalalar da çıkmıştı.
Sonunda, herhalde Kubrick'in de önerdiği şekilde, bunun "uzaylılar tarafından dünyalıları eğitmek için gönderilmiş bir aygıt" olduğuna karar verildi. Eh, fantezi işte.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Filmde kara taş gelip dünyaya konuyordu, maymunumsu insanlar bir kemiği "alet olarak kullanmayı" öğreniyorlardı. Sonra o havaya fırlatılan kemik dünyanın çevresinde dönen bir uzay istasyonuna dönüşüyordu. Sinema tarihinin en kısa, en çarpıcı ve en ünlü "plan geçişiydi" bu...
Şimdi o kara taş gerçekten gelmiş!
Taş değil, metal.
Üç-dört metre yüksekliğinde, tek parça, üçgen şeklinde bir "şey"... Üzerinde hiçbir yazı, işaret vb. yok.
ABD'nin Utah eyaletinde görülmüş, resmi de çekilmiş.
Fakat kısa sürede ortadan kaybolmuş.
Ulusal Güvenlik Ajansı el koyup kaldırmış ve götürmüş olabilir mi? Hani Roswell kasabası yakınlarına, 51 numaralı bölgeye düşen uzaylı gibi?
Yoksa uçup gitti mi, geldiği yere mi döndü?
Galiba Romanya'ya gitmiş, çünkü aynı "şey" Romanya'da bir ören yerinde de görüldü.
Internet psikopatları mı uyduruyor bunları?
Hani şu "virüsü dünya nüfusunu azaltmak için çıkardılar" diyen sapıklar gibi?
Kubrick'ten esinlenen Amerikan manyakları bizimle kafa buluyorlar diyelim, Romenler de mi buluyorlar?
Bu, koronavirüs belasını insanlara unutturmak, dikkat dağıtmak için uydurulmuş bir "hoax" olabilir mi? Yakında Ankara'da CHP genel merkezinin önüne konup Kılıçdaroğlu'yla temaslarda bulunmak isteyen bir "monolit" de görecek miyiz? Şero'yla iyi anlaşırlar belki.
Yoksa "tufan öncesinin" eski uygarlığından kalma bir araç mı?
Hani Göbeklitepe gibilerden bir kalıntı...
Kimsenin umurunda olmadı.
Öbür türlü, yer yerinden oynamalıydı.
Bundan daha büyük, daha önemli bir olay olabilir mi?
Ama Şeyma'nın kaçıncı kocada olduğu bizim için daha önemli!
Gözlerimiz ve gönüllerimiz o kadar karardı ki, Taksim Meydanı'na bir uçan daire inse de içinden bir uzaylı çıksa, "de get lan, bize virüs mirüs bulaştırma" diye taş atıp kovalarız.
***
Benzer şekilde, bir de "dev iskeletleri" meselesi vardı...