Onunla tanıştığımızda SSK'da memurdu, geceleri de Kulüp 12'de sahneye çıkıyordu... Neresinden bakarsan bak kırk beş yıl...
Gündüz Seyfi, gece Virjin.
Ama gündüz de insan, gece de insan.
Ajda Pekkan arkasından "sen memur olmayı reddedip kendini dinledin" diyor, çok haklıdır. "İçimizdeki ses oldun, cesaret oldun, özgürlük oldun" diyor, haklıdır.
Varlığı bir başkaldırı, bir çığlıktı.
Yalnızca bir "entertainer" değil, ondan çok daha fazla bir şeydi.
Halkı eğlendirmedi, toplumun bayat değerlerine, yerleşik önyargılara, ikiyüzlülüğe kafa tuttu. Dilini çıkardı, nanik yaptı, fiske attı.
Onunla ilgili iki şey özellikle gözlerden kaçırılmak istendi.
Bir: Ermeni taklidi yaptığı...
İki: Eşcinselliği.
Medya birincisinden korkuyor, ikincisinden utanıyordu.
Eski kanto geleneğini canlandırdı, içine bol cinsellik ekledi.
"Dikmesini bilmez canım gülüm Katina'm, getir dikeyim, getir dikeyim..." Bu bir meydan okumaydı.
Herşeyle, herkesle, en başta da kendi kendisiyle dalgasını geçti.
Bu bir bilgelik aşamasıydı. İkiyüzlü basın, azıcık kendi kendinle dalga geçmeye kalktığın zaman "bak, herif kendisi itiraf etti" der, seni bitirir.
Seyfi'yi bitiremediler ama.
Onu televizyona, Kırmızı Koltuk programına çağırdığım zaman sormuştu: "Seyfi olarak mı istiyorsun Virjin olarak mı?"
İkisini birbirinden ayırmak mümkün müydü?
***
Arkasından her türlü bildik zevzeklik yapıldı.