Sayın Kılıçdaroğlu, "cumhurbaşkanı olacak kişinin bir partinin genel başkanı olmaması lazım" demiş.
Anayasa'yı ya okumuyor ya tanımıyor.
Biz gene de sözlerini tercüme etmeyi deneyelim:
"Ben seçimi kazanamayacağımı bile bile adaylığımı koyacak kadar enayi değilim."
Kim o zaman? Herhalde Muharrem İnce değil.
Zaten o da beklediği kurultay "ışığını" göremeyince aday olmayacağını açıkladı.
Kim o zaman? Abdullah Gül tabii.
Hiçbir partinin genel başkanı değil.
Tercüme edelim: "Görünürde" değil.
Hesapça "sağdan" da oy alacakmış, Ekmeleddin İhsanoğlu gibi.
Üst tarafı, üç yıl daha sürecek bir magazin kampanyasıdır.
Kampanya "tüh be" nidalarıyla sona erecektir, hep olduğu gibi.
***
O magazini, bazı refiklerimiz daha şimdiden köpürtmeye çalışıyorlar.***
Daha ilginç soruları biz soralım:
Kürt ayrılıkçılar Abdullah Gül'ü destekleyecekler midir yoksa gene Demirtaş'ı mı öne sürerler?
Meral Hanım gene "mızıkçılık" edecek midir?
İstanbul Belediyesi'nin şov yapmak amacıyla çakma Bellini tablosuna altı buçuk milyon papel ödeyerek kazıklandığını açıkça söyleyen İlhan Kesici'nin bu konuda en küçük bir şansı kalmış mıdır?
"Gene Muharrem İnce" diyen de var.
Öteki yenilmiş de yenilmiş, yenilmiş de yenilmiş, yenilmiş de yenilmiş, bu yalnızca bir kere yenilmiş.
Yani "kontenjan" dolmamış.
Meselenin tamamını özetleyip tercüme edersek:
"Öyle de kazanamayız, böyle de kazanamayız, bu acıklı güldürü gittiği kadar gitsin, biz dalgamıza bakalım..."
*
Temizlik nereden gelir?
"Belgrad Ormanları'nda piknikçilerden geriye yoğun çöp yığınları kaldı. İki günde yerlerden 29 ton çöp toplandı."
(Gazetelerden...)