Futbol sınavımız sürüyor.
Çakanlar için "telafi" sınavımız da var (artık "ikmal" değil böyle deniyormuş...)
Geçen akşam bir maç oynandı ve 4-1 bitti. Taraflardan biri elendi, öteki tur atladı.
Elenen takım bir Portekiz takımıydı.
Maçta golleri atanlar: Skrtel, Aleksiç, Visca, Vietto.
Soru: Tur atlayan takım hangi ülkenin takımıydı?
Kazanana gazoz.
Benim ilmimi aşar
Önümüzdeki CHP kurultayında Aytuğ Atıcı'nın aday olması üzerine hemen her türlü ihtimali gözden geçirdim.
Bu gelişmeyi kimsenin ciddiye almadığını da belirttim.
Fakat ne yalan söyleyeyim, Atıcı'nın "CHP tek adayla kurultaya gitti demesinler diye" adaylığa teşvik edilmiş olabileceği, yani bunun bir "danışıklı dövüş" çıkabileceği ihtimali hiç aklıma gelmemişti!
Kafam çakallığa çalışmıyor da ondandır.
Hazret-i İsa'nın bir şeyi
Sinop'ta bir sandık bulmuşlar, Hazret-i İsa'nın çarmıha gerildiği haçın sandığıymış.
Lahit benzeri bir taş sandık.
Ya da Sinop turizmini canlandırmak amacıyla, öyle olduğu sanılıyormuş.
Fener Rum Patriği Bartholomeos Hazretleri ciddiye almış, incelemek üzere bir heyetle birlikte Sinop'a gitmiş...
Avrupa'da böyle yüzlerce "relic" vardı.
Çeşitli ermiş kemikleri bir yana, en önemli kabul edilen kutsal kalıntı da Hazret-i İsa'nın çarmıhından bir tahta parçasıydı tabii. Ayrıca çarmıhın çivileri, İsa'nın kafasına geçirdikleri dikenli çalının bir kıymığı... Hatta kefeni...
Ortaçağda iş öylesine çığırından çıkmıştı ki, bütün kilise ve manastırlardaki çarmıh parçalarını toplayınca ortaya bir orman çıkıyordu.
Sonra Leonardo da Vinci bütün bunlarla öyle bir kafa buldu ki...
Bir çarşafa kendini sarıp iz bıraktı ve İsa'nın kutsal kefeni diye yutturdu, beş yüz yıl sonra bile inanan var.
Bu konuda Lynn Picknett ile Clive Prince'in o nefis kitabını okuyabilirsiniz, dilimize de çevrilmişti.
Bir fıkrayla tatlıya bağlayalım, milletçe üzüldüğümüz ve bunaldığımız şu günlerde umarım azıcık gülümsetir:
Bir çocuk laik okulda sürekli kırık getiriyor, sürekli çakıyor, hep çift dikiş gidiyormuş.
Oradan alıp bir cizvit mektebine vermişler.
Aaa, çocukta bir gayret, bir çalışkanlık, hep sınıf birincisi, hep iftihar listesinde...
Babası bunun nedenini sormuş.
Çocuk demiş ki: "Okulun girişindeki o tahtaya çivilenmiş adamı görünce bu işin ciddi olduğunu anladım!"