Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Göster kendini Ekrem

İstanbul'da öyle "4-5 falan büyüklüğünde" bir deprem olursa fazla dert edilmeyecek...
Birkaç çürük ev yıkılır, birkaç kişi ölür, ölen ölür, kalan sağlar nasıl olsa bizim olacaktır... Meseleye böyle bakılıyor.
Lakin deprem çok şiddetli olursa... 7 ve daha yukarısı...
Düşük ihtimal ama imkânsız da değil.
Yıkılan ev sayısı yüz binleri, ölü sayısı milyonu bulur. Belki de geçer. Bir o kadar, hatta daha fazla da yaralı ve evsiz...
Kalan sağlar gene bizim olacaktır da bunlara çadır, battaniye, ekmek, tarhana çorbası, kurufasulya nereden bulunacaktır?
Onu bırak, su nasıl verilecektir, içme suyu?
"İçme suyu şebekesi" çökecek.
Su akmayacağı gibi kanalizasyon da patlayacak, ortalığı bok götürecek. Pislikten, salgın hastalık da başlayacak.
Yalnız "Marmara kıyısı semtlerde" değil, şehrin bütününde.
İlk üç gün 9 milyon kişiye, yemeği bırak, su verilmesi gerekiyor.
Böyle bir örgüt yok. Milyon metreküp suyu nereden bulur, nasıl taşır, nasıl dağıtır, o da belli değil.
O kadar kap kacak ya da şişe yok ki içine su koyasın...
Daha sonra da "çadır kentler" kurulması gerekiyor, en az 1 milyon 300 bin kişiye.
Bunların "tuvalet ihtiyacı" nasıl karşılanacak?
Karşılanamayacak, herkes çadırının önüne...
Kolera aşısını da hazırlasanız da şimdiden yapsanız iyi olacak...
Bu sorunların hiçbiri çözülemeyecek, halk kendi kaderine bırakılacak.
Lumpenler birbirlerinin gözünü oyacaklar.
Ayakta kalan evler yağmalanacak.
Evi bırakın, cesetler de soyulacak.
1999 depreminde, cesetlerin parmaklarından "alyanslarını" çıkarıp alan bir çete türemişti... Taa Karadeniz kıyısından koşup talana yumulan lumpenler vardı...
Yalnız cesetleri değil sağ kalanları da soyacaklar.
Ne can güvenliği kalacak ne mal güvenliği. Depremden silahını kurtarabilmiş olan kendini korumaya çalışacak, cinayetler de artacak.
Hükümetin ister istemez ilan etmek zorunda kalacağı "sıkıyönetim" de işin altından kalkamayacak.
Böyle bir deprem aynı zamanda yalnız İstanbul'un değil Türkiye'nin de elli-altmış yıl geriye gitmesi demektir.

***

İstanbul Belediyesi bir "proje" yapmıştı hani...
Henüz kimse görmemişti ama sözü ediliyordu.
Her biri en az beş yüzer metrekarelik bilmem kaç bin toplanma alanı, buralarda telefon ve Internet bağlantısı, "elektrik ve atık su hizmeti"...
Ekrem Bey, bilgisayarı falan bırak da bu insanlara nereden ve nasıl su bulacaksın, onu düşün.
"Atık suyu" (yani sidiği ve boku) tankerle mi toplayacaksın, "vidanjör" mü göndereceksin? Sonra nereye boşaltacaksın?
Çık, göstermelik iki laf et de, soytarılar "İmamoğlu İstanbul'un deprem sorununu çözdü" yazabilsinler!

***

Onu bırak, siz daha becerip de Çanakkale'ye "adalet tanrıçası Themis" heykelini dikemediniz. (Ülgür, alo?)
Hani temelini atmıştınız da, ne yazık ki mücevher olmayan taşlardan birine çok değerli bir CHP üyesi, genel başkanının adını yazmıştı: Kılıç Taroğlu!
Yoksa onun "sağcıları da kafakola alma" politikası uyarınca öyle "tanrıça manrıça" gibi numaralardan vaz mı geçtiniz?
Sen de kıyıya bir Poseidon heykeli dik, deniz tanrısı, bizi "tsunamiden" korur belki.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA