Sakın "ben tiyatrodan anlamam" falan deme, anlamazsın, inşaat müteahhitleri anlamayabilirler, anlıyoruz ama belediye tiyatrosu sana bağlıdır. Yani, sorumlusun.
Adı üstünde, İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları...
Bu tiyatronun yönetimi, Necip Fazıl, Mustafa Kutlu, İskender Pala gibi yazarların oyunlarını yasakladı.
Bir özel tiyatro olsa, çok doğaldır. Bu yazarlar Ankara Sanat Tiyatrosu'nda da sahne bulamazlar, bu yüzden AST'ı kınamak da hiçkimsenin aklına gelmez.
Ama bu bir "ödenekli" tiyatrodur, Devlet Tiyatroları gibi.
Bu yüzden de siyasi çiftliktir.
Kimin eline geçerse onun türküsünü çağırır.
"Tarafsız" olmak, "ortadan gitmek" zorundadır ama hiç böyle olmamıştır.
Şimdi artık İBŞT'den Musahipzade Celal, İbnürrefik Ahmet Nuri, hatta Nahit Sırrı gibi "Osmanlı" yazarların eserlerini de beklemeyelim.
Buna karşılık Nazım Hikmet'in "tiyatro sanatının objektif kriterleri açısından" kötü oyunlarını bekleyebiliriz.
Belki boyamadığı bir tek tiyatro boyası kalmış Zülfü Livaneli'nin çekmecesinde bir de oyun vardır canım, "kanka" kontenjanından onu da oynarsınız...
Ferhan'ı ya da Rutkay'ı çağırın sahneye koysun.
İyice suyunu çıkarıp altmışlı yıllara döner, Cahit Atay falan da oynarsınız siz...
Pusuda... Karaların Memetleri... Sultan Gelin, falan...
Hayatında seyredip seyredeceği tek dişe dokunur oyun "Devr-i Süleyman" olan genel başkanınızın tiyatro zevkiyle de örtüşür.
Sakın ola ki yazarı tarafından "beni kandırdılar, kazıklandım" diyerek geri çekilmiş, yasaklanmış olan "Rosenbergler Ölmemeli"yi yeniden sahnelemeye kalkıp gene madara olmayın!
Sovyetler Birliği diye bir devlet yok artık, onu savunmanız gerekmez.
En iyisi, şöyle adam gibi bir-iki Brecht sergileyin de keyifle seyredelim.
Altından kalkabilirseniz tabii.