Öyle suyu çıktı, öyle sıradanlaştı ki, artık "tek sütuna on santim" yer bulabiliyor...
AB'ye girme-girmeme konusu...
Son olarak Slovenya cumhurbaşkanı bize "özel statü" teklif etmiş.
Dışişleri bakanımız da "hadi oradan" demiş.
Elbette.
"Eti ne budu ne" Slovenya, düne kadar Yugoslavya'nın küçük eyaleti, önceki güne kadar da Avusturya- Macaristan İmparatorluğu'nun ucu.
Bize yol gösteriyor, akıl öğretiyor! Tavır koyuyor.
Avrupa Birliği'ne alınmasını Almanya'nın Yugoslavya'yı parçalamakta gösterdiği olağanüstü çabaya, bir de tabii son tahlilde "Alman kültür çemberine ve nüfuz alanına ait" sayılmasına borçlu.
Böyledir işte, onlar girerler, biz giremeyiz.
Müzakereler başladığı gün "Avrupalı olduk" diye manşet atan soytarı düşünsün diyecektim ama herif toprak altında.
Zarar yok, Chirac her kibar Fransız erkeği gibi Çiller'in elini öpünce "işte kefereye elini öptürmeyi başaran büyük kadın" gibilerden yağ çeken soytarı düşünsün, o canlı.
***
Fransa'nın eski başkanı Chirac "
Türkiye Avrupa Birliği'ne girebilir" demişti de tepki görmüştü.
Hemen düzeltmişti: "
Bazı şartları yerine getirirse girebilir"...
Sarkozy, Hollande, Macron gibi adamlar lafı o kadar da uzatmadılar.
O şartların başında,
Türkiye'nin ordusunu
Kıbrıs'tan çekmesi geliyor.
Hiçbir babayiğit bunu yapamaz.
Sonra sırada "
enflasyonun en fazla yüzde 3'e düşürülmesi" var.
Mucize lazım. Altmışlı yılların "
sudan ucuz petrole" dayalı konjonktürünün
geri gelmesi lazım.
Tek haneli oranlara düşürebilsek büyük başarı sayacağız, yüzde 15'e indirdik diye seviniyoruz...
"
Din etkenini" hiç saymıyorum, çünkü binlerce kere yazıldı.
Ayrıca da, onların kavlince Türkiye'nin "
küçülmesi" gerekiyor.
"Geri kalmış doğu bölgenizden kurtulun, gelişmiş batı bölgenizi alalım" demişlerdi bize, otuz yıl önce.
Fetullah'la iş tutan liberaller de "
Kürtler'i bırakalım gitsinler, daha küçük ve daha derli toplu bir Türkiye'nin AB'ye girme şansı artar" dememişler miydi?
***
Bir önemli konu daha var.
Aslında AB onu da açık seçik dile getirdi ama biz işimize gelmediği için üstünde durmadık.
Diyelim ki Avrupalı bütün yöneticiler sözbirliği edip bizi almaya karar verdiler, bu yeterli olmayacak.
Her üye devlette ayrı ayrı referandum yapılacak.
Bir tekinden bile hayır çıksa, iş yatar.
Yunanistan'dan, Kıbrıs'tan ne çıkacak dersiniz?
Onları bırakın, Fransa'dan, Almanya'dan ne çıkacak dersiniz?
***
Karşılıklı oynanan bu güldürü daha yıllarca sürecektir.
Onlar, almayacakları çok belli olsa bile "
aldık alıyoruz" diye ayak sürüyecekler...
Biz de, giremeyeceğimizi bile bile "
girdik giriyoruz" diye kendimizi kandıracağız.
Meraklısı varsa, sekseninci kere Kemal Sunal filmi seyreder gibi seyretsin.