Bendeniz konser sevmem efendim.
Konser, daima o müzisyenin "ikinci sınıf" icrasıdır.
Çünkü "telafisi" yoktur, ağzından ya da enstrümanından çıkan kalır.
Haris Aleksiou'nun dut gibi sarhoş çıktığı bir konseri hatırlıyorum, o güzelim şarkılarının içine etmişti... Fakat konser seyircisi öyle bir şartlanır ki, yellensen şarkı diye dinleyecektir...
Bu durumda "konser kayıdı" dinlemenin de anlamı yoktur.
"Stüdyo kayıdı" en iyisi.
Çünkü stüdyoda bir parçayı beş kere, gerekirse on kere yeniden çekme imkanı vardır. "Tonmeister" bakar, bunlardan en iyisini seçer. (Hani o cazseverlerin bayıldıkları ünlü "Take Five" var ya, "bir koy beş al" değil, "beşinci kayıt" demektir.) Tarkan konserinin biletleri "elektronik karaborsada" 6 bin liraya gidiyormuş...
Altı kuruş vermem. Tarkan dinleyeceksem (ki dinlemem) diskini alırım.
6 bin liraya 300 tane CD alınır. Yalnız Tarkan değil, bütün "Türk popunu" kaldırır evine götürürsün.
Konserlerde mesele müzik dinlemek değil, "görgüsüzlük yarışında" yer kapmak, kendini göstermek, biraz da "eller havaya" tepişmek tabii.
Öyle olmasa hangi zengin dıngıl, Jennifer Lopez gibi bomba bir kadın ama "orta halli" bir şarkıcıya 30 bin avro bayılırdı?
Ceylo'ya biz de bayılırız ama iki yüz bin liralık değil. TOKİ'den apartman dairesi mi alıyoruz?
Üstelik bu sadece konser... Naomi Campbell bile 6 bin dolardı, hem de "komple servis"...